- 505 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Demirci Dükkanı
DEMİRCİ DÜKKANI
.
Eskiden daha radyo, televizyon yok iken köylerde uzun kış geceleri geçmek bilmezdi.
Köy odaları vardı. Bu odalarda toplanılırdı. Gündemdeki konular konuşulur, tartışılırdı Bazen askerlik anıları anlatılırdı. Oğulcuk’ta çokları er olarak yapmıştı askerliğini. Şükrü Çavuş (Çavış), Ömer Çavuş, Şaban Çavuş, Hüseyin Çavuş… rütbeli erbaş olmuşlardı. Çavuşlukları devam ediyordu. Askerlikleri bitti. Ama çavuşlukları ömür boyu sürdü rahmetlilerin.
.
Oda sahibi olmak bir ayrıcalıktı. Varlıklı olmakla eş değerdi. Öyle ya, oda sahibi cömert olacak. Güler yüzlü, konuksever… Köye gelen yabancıları ağırlayacak. Tanrı misafirine kapısını açacak. Bu, her babayiğidin harcı mıydı?
Oğulcuk’ta Hacımer (Hacı Ömer) Ağa’nın odası, Cafer Ağa’nın odası, Rıfat Ağa’nın odası... vardı. Gara Etem siyreti okurdu yanık sesiyle. Bazen de Godduru’nun Ömer. Menkıbeler anlatılırdı. Cenk hikayelerinde kafir askerleri ölünce sevinilirdi. Müslüman bir asker ölünce odayı hüzün kaplardı.
Karacaoğlan’dan türkü söylemek de Gara Mövlüt’ün işiydi. Cebinde gezdirirdi Karacaoğlan kitabını.
.
Şimdi Sarıkürklü’ye gidelim. Sarıkürklü İncesu’yun bir köyü. Sarıkürklü’de Sakallı Dede’nin odasına misafir olalım. Bir kış akşamı. Sakallı Dede, Hazreti Ali Cenklerini okuyor. Dinleyiciler kulak kesilmiş. Nefesler tutulmuş. Hikayede Hazreti Ali’nin kılıcı Zülfikar’ın Allah tarafından gönderildiği, gökten indiği bahsi geçti. Herkesin gözü ışıladı. Bu hikmete hayran oldu dinleyiciler. Ama dinleyicilerden Gasım’ın İrecep (Kasım’ın Recep) buna inanmadı.
Gasımın İrecep zayıf, sıska narin bir adam. Kurungaz, temizliğine titiz. İyi tiryaki. Tütün tabakası elinden düşmez. Kibar ama sinirli ve inat. İnat da bir murat… Akılcı. Kolay kolay her söylenene inanmaz. Lafını çekmez. Zülfikarın gökten inmesi işine de inanmadı, itiraz etti:
-Gomşular! Benim bu işe aklım irmedi yav. Bu laf, vallaha da yalan billaha da yalan…
Odada buz gibi bir sessizlik oldu.Yine yapacağını yaptı Gasım’ın İrecep. Lafa limon sıktı. Hikayenin en heyecanlı yerinde. Hem okuyanın, hem de dinleyicilerin motivasyonunu bozdu. Herkes ona baktı yiyecek gibi. Bu kaçıncı vukuatıydı Gasım’ın İreceb’in?
Bir seferinde de bir kılıç darbesiyle 30 kafiri öldürmüştü Hz. Ali. Herkes sevinmiş, fakat o itiraz etmişti:
-Yav arkadaş! Arapların yidiği dört dene hurma, nasıl öldürür bir vuruşta otuz kafiri? demişti. Köylü o günden beri kızgındı Gasım’ın İreceb’e.
Sakallı Dede sert bir sesle uyardı onu:
-İrecep, sus çarpılın haaaa! Aklıyın yitmediği şiylere bunnunu sokma. Kitap yalan mı söylüyor?
Odadakiler Sakallı Dede’yi desteklediler:
-Çarpılırsan gorün öyle langır lungur gonuşmayı. Kiyfine ya…
Gademmi:
-Bak arkadaş, inanmazsan inanma. Seni zorunan inandıracak değalik. Sen gine de bir töğbe istifar getir.
.
Gasımın İrecep hiç geri adım atmadı. Usul usul oturduğu yerden doğruldu. Ağır ağır kapıya doğru yürüdü. Ağzında sigarası. Çok öfkelendiği her halinden belli:
-Ben gidiyorum arkadaş nöğorürseniz gorün, dedi. Tam kapının önünde durdu. Döndü, odadakilere baktı:
-Ulan akılsızlar! Allah’ın goğde demirci tükanı mı var? dedi.
Sonra söylene söylene tuttu evinin yolunu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.