- 560 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NİYE YAPTIK
Yazılarımda çoğunlukla sosyal, kültürel ve eğitimden bahsetmeyi tercih ediyorum.
Bunun mesleğimin bana kazandırdıklarından ve mesleki birikimimden olduğunu düşünüyorum.
Mesleğimin vermiş olduğu sorumluluktan kaynaklanmış olacak ki, her yazdığım yazının ana
temasının öğretici olmasına özen gösteriyorum. Bugünkü yazım, son zamanlarda haber
bültenlerinde en çok sözü edilen ABD’li Rahip Pastör Andrew Craig Brunson’la ilgili. 23 yıldır
eşiyle birlikte Türkiye’de yaşayan Brunson Ekim 2016’da İzmir Alsancak Polis Karakolu’na
çağrıldı. Burada sınır dışı edilmek üzere eşiyle birlikte gözaltına alındılar. Eşi Norine Brunson
13 gün sonra serbest bırakıldı. Rahip ise aralık ayında FETÖ’ye üye olmak suçundan
tutuklandı. Brunson hakkındaki iddianame Mart 2018’de hazırlandı, İzmir 2. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından kabul edildi. Brunson için "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına
suç işlediği" gerekçesiyle 15 yıla kadar, "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya
askeri casusluk amacıyla temin etmek" suçlamasından 20 yıla kadar hapis cezası istendi.
Amerikalı Evanjelik Papaz Andrew Brunson’un tutuklanması ABD’deki önemli siyasi aktörler
arasında sayılan Evanjeliklerin zoruna gitmiş olacak ki bunu iç siyaset malzemesi yapmaya
başladılar. Ülkesinde siyasi yönden bekleneni veremeyen ABD Başkanı Trump, bu konuyu
kendi siyasi ikbali için hayat mamet meselesi haline getirdi. Türk adalet sistemini dizayn
etmeye çalıştı. Rahip gerçekten de bağımsız Türk Yargısı tarafından serbest bırakılmış olsa da,
serbest bırakılma kararı her vatansever Türk vatandaşını psikolojik ve duygusal anlamda
olumsuz sarstı. Amacına ulaşan Trump şimdi günah çıkarır gibi Türkiye Cumhuriyetine sıcak
haberler vermeye çalışmakta ancak bu bize Anadolu’da Kahya ile Ağa arasında geçen bir
olayı da hatırlatmıyor değil. Benim üslubuma ve aldığım terbiyeye her ne kadar uymuyorsa da,
olaya cuk diye oturduğu için ben de bunu affınıza sığınarak yazıyorum.
Bir zamanlar, bir köy ağası ile yanında çalıştırdığı kâhyası varmış. Hikâye bu ya, ağa atın
üzerinde, kâhya ise yaya olarak kasabaya alışverişe gidiyorlarmış. Uzun bir yolculuktan
sonra dinlenme ihtiyacı hissetmişler ve bir çeşmenin yanında mola vermişler. Ağa ile
kahya çeşmeye varmadan önce susuzluklarını gidermek için çeşmenin kürününden su
içen camuşlar, kürünün yanına sılını yapmış, sılın üzerinden hala buharlar çıkıyormuş.
Ağa, aklınca kâhyayı küçük düşürmek ve kâhya ile dalga geçmek amacıyla demiş ki
‘Yahu kâhya hadi gel seninle bir anlaşma yapalım. Bu sılı yersen, sen ağa olacaksın ben
de kâhya, kabul mü?" Kâhya şaşkın şaşkın bir sıla bir de ağaya bakıyor. Sılı yemenin
arkasında ağa olacağını bildiğinden, sefaletten kurtulayım diye teklifi kabul ediyor ve sılı
yiyor. Böylece ağa kâhya, kâhya da ağa oluyor. Yola bu şekilde devam ediyorlar.
Kasabada alışverişlerini yaptıktan sonra köye dönmek üzere tekrar yola koyuluyorlar.
Kâhya’nın aklı yolda karışmış, köye gittiklerinde, arkadaşları nasıl ağa olduğunu
sorduğunda hangi kelimelerle anlatacaktı, nasıl camuş sılı yediğini söyleyecekti?
Mecburen sılı yediğini söyleyecekti, yeni ağa bu durumdan sıkılıyor bunalıyordu. Eski ağa
da yaptığından pişman olmuş, tükürdüğünü yalamamak için sesini çıkartmadan atın
yanında yürüyordu. Yine aynı çeşmenin yanına geldiler, yine dinlenmek için mola verdiler.
Aaa o da ne kürünün yanında yine buharı çıkan sıl var. Yeni ağa da yeni kahyayı küçük
düşürmek ve dalga geçmek için, ‘Bak ağa gel seninle bir anlaşma yapalım, bu iş böyle
olmaz, şu sılı ye, sen tekrar ağa ol, ben de kahya, kabul mü?" Eski ağa dünden razı,
tamam der ve sılı yer. Eski ağa tekrar olur ağa, eski kâhya tekrar olur kâhya. Köye
girerlerken kahya, ağaya seslenir, ‘‘Ya hu ağam köyden çıkarken arabanın sahibi de,
atın sahibi de, ağa da sendin; yürüyen de, kahya da, bendim. Köye giriyoruz, ağa sensin,
at senin araba senin; yürüyen yine ben, kâhya yine ben. Ağam iyi de biz bu sılı niye yedik?’’
Şimdi Trump diyor ki ‘Türkiye’ ye karşı hislerim değişti, güzel şeyler olacak.’
“Ey Trump madem Türkiye’yi çok seviyorsun, güzel şeyler olacak niçin ülkemize karşı
ekonomik mücadele başlattın?”
YORUMLAR
Her şeyden önce Trump Türkiye'ye karşı ekonomik savaş başlatmadı. Altı üstü twitt attı hepsi bu ! Amerika dün dostumuz değildi, bugün de değil yarın da olmayacak.
Bu ülke Amerika'nın ambargosunu bile tattı. 1974 yılında Amerikalılara rağmen Kıbrıs'a çıkartma yapmamızın karşılığını Amerika ve onun yandaşı ülkelerin ambargolarıyla ödedik. O ambargo yüzünden oluşan kuyruklarla dalga geçen de bugün Amerika kaşını çattı diye ekonominin feci durumunu Trump'a bağlayan basiretsizlerdir. O zaman kendi kendine yeten tarımımız ve hayvancılığımız sayesinde aç ve açık kalmadık. Direndik ve sonunda ambargo kalktı. Bugün sözde bir twittle ocağımız battı. Ama bu bir bahane. 2008 yılından beri bu ülkede ekonomi eksiye düşmeye başladı. Bunu fark eden babacan jöleli gibi yağdanlıkların başını çektiği grup tarafından saf dışı bırakıldı. Mehmet Şimşek istifasını verdi ama tehditlerle geri aldırıldı.
Ülkedeki ekonomik krizin sorumlusu ne papaz ne de Trump'tur. Onlar tamamen kılıftır.Aslında ülkede her şey dört dörtlük, her şey tıkırında ama Amerika bizimle uğraştığı için böyle oldu algısı yaratılmakta. İiyi de tırnak makası bile üretmeyen bir ülkede işler nasıl tıkırında olabilirdi ki ?
Hem reis demiyor muydu, öyle güçlü olmalısınız ki size kimse bir şey yapamasın. Peki 16 yıldır bir yellenmeyle yıkılacak bir ülke olmaktan neden çıkaramadı ?
Buyurun kendi ağzından dinleyin.
https://www.youtube.com/watch?v=tYZoXONbZrU
Özer YILMAZ1
Trump günah çıkartmıyor arkadaşım. Türkiye kiminle dans ettiğini yeni hatırladı sadece..:))
Ve ne yazık ki bu ülkede bir çok insan rahip kadar şanslı değil.. :)
Sevgi ve selamlar