- 808 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NefretSizsiniz
NefretSizsiniz
Neden nefret ettiğini düşün; kim olduğunu kendin anla!
“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!” Atasözünün işaretiyle, “Nefret” ile meşgul olanların, meşgalesinin esiri olması kaçınılmaz!
İnsan, nefretinin esiridir!
Lügatte: “İsim Arapça nefret
1. isim Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu
2. Tiksinme, tiksinti”
Birinci manası zaten kötülük ve mutsuzluğu istemekle alakalı; hayra yönelik bir sonuç doğurmayacağı açık!
İkinci manası, “Tiksinme”; onun lügat karşılığı: “isim Tiksinmek işi, ikrah, istikrah, nefret!”
Önce şunu açalım; “Nefret” ile “Tiksinmek” aynı kapıya çıkmaz! Bir şeyden tiksinmek o şeye karşı nefret doğurmak zorunda değildir! Arılar ve gübre böcekleri, yaptıkları iş açısından değerlendirildiğinde; arıların bal ile meşgul olmaları, gübre böceklerinin de dışkı yuvarlamaları birbirine zıt görünür! Arıya yuvarlanmış gübre tiksinti verebilir ama gübre böceği için yavrusunu içine koyacağı besleyici bir yuva! Arı tiksinse de nefret etmesi gerekmez! Yöreye göreceli tiksinti duyulan bir yemek bir başkasına gayet leziz gelebilir! Yani yemeği yememek yeterlidir, nefret gerekmez! Biri kendi leziz yemeğini zorla başkasına dayatınca “Nefret” açığa çıkar! Bu yemek dayatmasına dikkat! Fikir ve hayat tarzı dayatmaları nefret doğuruyor! Nedeni, “Dayatma”! Yani dayatma olmasa, “Nefret” doğmayacak! Bu yaşam tarzı dayatmasından büyük ayrımlar ve kavgalar çıkmış ve günümüzdeki “Nefret” söylemleri ve eylemlerinin hepsi dayatma yüzünden!
Dayatma nefreti doğuruyor; nefret de nefreti doğuruyor!
Kendime sordum, sizde kendinize sorun; “Neden nefret ediyorsunuz?”
Ben, hiç nefret edilecek bir şey bulamadım. Tiksindiğim şeyler ve tercih etmediğim şeyler elbet var ama onlardan nefret etmem için bir neden bulamadım! “Dayatmalar nefret doğuruyor!” demiştim! Tiksindiğim şeyler bana dayatıldığında nefret doğurmayacak mı? Bunu şöyle aşmak mümkün; “Hukuk” haklar, adalet ile sağlanır! Dayatmalar da adalet ile nefret doğurmadan pas geçilir! Nefrete, “Nefret” ile karşılık vermek zorunluluğu var sanılır oysa adalet nefretin doğmaması için gereklidir! Toplumda “Hukuk” bunun için işlemeli! İnsanlar arasında dayatmalardan nefret doğmaması için! Demem o ki nefret yerine adalet! Zaten dayatanlar, birbirlerine de dayatacak ve aralarında kıyasıya nefret oluşacak, “Ben almayım” demeli! Ayrıntısını zihinler yerli yerine oturtabilir! Doğru gözlem yapıldığında başkalarına dayatma fikri zaten kişinin dayatmalara maruz kalmasının sonucudur! Kendi ile barışık benliğinde özgür ve sınırsız olan biri, kendine dayatmadığı için başkasına da dayatmaz! İnsanlık tarihinde ilk dayatma ne olabilir? İlk dayatmanın ilk nefreti doğurduğunu bilirsiniz! Dayatmaların ana kaynağı, kişinin kendisine yaptığı dayatmadır! Baskın ebeveynlerdeki çocuklarına aktarılan dayatmaların tamamı bizzat kendi prensip veya inançlarının kendilerine olan baskısından kaynaklı! Adeta şunu söyler kendini prensipler, ideoloji ve inanç ile baskılayan birey; “Ben kendime olan baskıdan “Nefret” doğurdum, nefret de nefreti doğurdu! Şimdi baş edemiyorum, yaymaya çalışmamın nedeni bu!” Kendisine olan baskı kalkınca nefret de sönümlenecek! Zincirleme reaksiyon olduğundan kolay olmaz ama imkansız değil!
Son tahlilde; Nefret, sizsiniz! Nefret ettiğiniz şeyler sizi ele verir! Nefretinizin oluşmasında etken olan tahribatı ele verir! Birini tanımak istiyorsanız; “Nelerden nefret edersiniz?” Sorusunun cevabına bakın! Nefret ettiği şeylerin onu nasıl sarıp sarmaladığı ve hayatı ona zindan ettiğini anlarsınız! Nefret ettiği şeylerin zıtlarını dayatması da muhtemel olduğundan o kişinin neleri dayatacağını da anlarsınız! Mesela; danstan nefret ediyor ise muhtemelen o konuda tersi yönde dayatma yapabilir! Tabi ki yeterli güç ve imkan elde edince!
Dayatmalar olmasaydı, nefret olmazdı; nefret nefreti doğurunca da kısır döngü işliyor! O halde nefretin ana unsuru dayatmaların ortadan kaldırılması gerekir! Bunun için de adalet işler! Toplumsal tercihler, belirleyici olur ve bireysel olarak “Nefret” olmadığında toplumda da karşılık bulamaz!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Oldukça ilginç bir yazı.
Özellikle de son paragraftaki soruyu kendi kendime sorduğumda gördüm ki uzun uzun düşündüm '' Ben nelerden nefret ediyorum '' diye kendi kendime sorduğumda. Evet gerçekten de nefret ettiğim şeyler oldukça fazla. Bunlara bir çırpıda isim veremesem de var olduklarını biliyor, en azından hissediyorum. Ama yirmi saniyede cevap vermem gereken bir soru olsa??? İşte o zaman cevap hanesi belki de boş kalacak.
Sanırım nefret pek çok insanın beyninin kıvrımlarında ya da kalbinin bir köşesinde var olan bir duygu değil. Şartlara göre bir anda ortaya çıkıyor.
Mesela şu anda biliyorum ki E-5 de bir sürü araba klakson çalıyor ama ben hiç birinden nefret etmiyorum. Ta ki o klakson ben caddeye çıktığımda kulağımın dibinde çalıncaya kadar...
Selam ve sevgilerimle.
Ahmet Bektaş
Üstadım, yine, edebiyatın temelindeki öznelliğin doğru algılanıp, doğru değerlendirilmesi bağlamındaki çok önemli bir kavramsallığı işlemişsiniz...
Her ne kadar bu mecra da popülerliğin nitelik sorununu yansıtıyorsa da, sık sık dibe vurmasının nedeni, evet, dayatma seviyesizliğinin artık kanıksanmış olması...
Mesela, adam sürekli nefret ortamından bahsediyor, ama bunda kendi gibilerinin ısrarla bir 'nefret öznesi' yaratmaya çalışmalarının da payı olduğunun belki hiç farkında değil...
Yani, buradaki somutlukları göz önüne aldığımızda, kolay farkediyoruz dayatmanın nefret edilesi olduğunu...
Yani, bu bağlamda onlara teşekkür mü borçluyuz, ne!...:)))
Üstadım, çok önemli bir problemi işaret etmişsiniz...
Selam ve saygılarımla.