- 471 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
UCU YANIK MEKTUPLAR – 14
UCU YANIK MEKTUPLAR – 14
Ayışığım;
Hurma gözlüm!..
Nergiz burunlum!..
Bugün okul tatil seni göremedim. Bir kitap ve bir defterimi koltuğumun altına aldığım gibi, evinizin karşısındaki Kavaklıklar’a gittim. Dikenli böğürtlenlerden oluşan, dikenli tellerle örülü sınırı, değirmenler tarafından geçerek, kavaklığın içerisine girdim. Kuytu bir köşede ders çalışmaya başladım. Kitabın her satırında binlerce gözler bana bakıyor gibi, o gözlerden gözlerini görmeye başladım. O hurma gözlerini, bal gözlerini, telve gözlerini…
Kitabı kapattım. Başımı yukarı kaldırdım. Kavakların tepe uçlarında süzülüp inen güneş ışınları gözlerimi buldu. Bu ışınları bakışlarına benzettim. Bir gelip bir giden, bir gelip bir giden güneş ışınlarını. Hele tepelerde kavak yapraklarının kurşini pırıltıları içimi titretmeye yetti. Öyle daldım o yakamozca pırıltılara. Neler düşünmedim, neler hayâl etmedim ki. Neler neler…
Ayışığım, hurma gözlüm, nergiz burunlum… Bu benzetmelerime sakın kızma.
Ayışığım sevgimiz üzerine hayâller kurarken uyuyup kalmışım. Bu anda da rüyamda beraberiz. Az önceki kurduğum hayâllerimi rüyamda yaşıyorum. Şiirimin birinci gelmesini alkışlaman, Müdür Beyin odasında şiirleri teker teker okuyarak birbirlerimizi dinlememiz, Müdürün odasında çıkarken heyecanda birbirimiz,le çarpışmamız, özür dilemem, tebrik etmen, bakışmamız, gülümsemen…
Gelecek yılları, küçük bir zaman dilimi içinde yaşamak, yüce mevlanın bana bağışladığı ömrümün dışında, ikinci bir ömür vermesi gibi bir şey… İşte fazladan yaşamak bu olsa gerek. Ömür dışı fazladan yaşamak…
Hurma gözlüm, uyandığım an sen yoksun. Rüya olduğunu geç anladım. Terlemişim. Kitabımı ve defterimi kapatırken az önce sana yazdığım şiiri tekrar okuyarak bir iki yerinden düzeltme yaptım. Ayağa kalkarak. Kavaklığın evinize bakan kuzey tarafına vardım. Karşımda Kavaklığın bögürtlen ve dikenli telle çevrili duvarı, bitişiği yol ve bahçe kapınızın bir metre yükseklikteki duvarı. Kendimi gizleyerek baktım. Kapınız kapalıydı. Pencerelere baktım, kimseler görünmüyordu. Böğürtlen ve tel örgüyü geçecektim ki, babanız yüzbaşı ünüformasıyla göründü. Sokak kapısını açarak içeri girdi. Bahçedeki kırmızı zambaklara bir mütdet baktı. İki adet zambak çiçeği kopararak kapıyı açan annene verdi. Birbirleriyle gülüştüler.
Size güven, bana hüzün veren kapınız kapandı.
Ayışığım seni yine göremedim. Bu mektubumu Pazar akşamı yazıyorum. Pazertesi vereceğim için yârinin tarihini atıyorum.
Hoşça kal hurma gözlüm...
7 Aralık 1959 – İslahiye
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ – İstanbul
Not: 14 yaşındaki bir kıza 15 yaşındaki bir gencin mektupları.
Kaynak: “UCU YANIK MEKTUPLAR” Mektuplar kitabı. (Metin Ofset 2000 – Adana)