- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ikiz bebeklerden biri...
İKİZ BEBEKLERDEN BİRİ…
Adam evde canı sıkılmış, hem hareket edeyim hem de oksijen teneffüs edeyim düşüncesiyle evinden ayrılır. Epeyce yürüyerek şehrin kalabalık caddelerinden birisine gelir. İnsanlar kalabalıktan zorlukla yürüyebilmektedir. Hele ellerinde bebek arabası olan anneler, tekerlekli sandalyeleriyle gitmek zorunda olan engellilerin durumu çok daha zordur.
Adam çevresini izlemeyi, gözlem yapmayı ve bundan kıssalar ve hisseler çıkarmayı seviyordu. Gördüğü her manzarayı tahlil ve analiz ediyor, üzerinde düşünüp bir takım yargılara varmaya gayret ediyordu.
Birden gözü ikiz bebeklerini arabasıyla taşıyan bir anneye takıldı. Anne, ikizler için dizayn edilmiş bebek arabasını hüzünlü bir şekilde, kalabalıklar arasından sürmeye gayret ediyordu.
Arabada ikizlerin ikisinin değil de bir tanesinin olması, adamın dikkatini çekti. Hemen annenin yüzüne dikkatle baktı. Annenin görüntüsünde galiba bir hayat yorgunluğu vardı.
Adam iyi niyetliydi. Katkı sunarak, destek vererek ve pozitif yaklaşarak, anneye moral vermeyi düşündü. Gayet kibar, tebessümlü ve naif bir şekilde bebeğin başını şefkatle okşayıp, annenin yüzüne doğru tebessümle:
“Annesi ikizlerin kardeşini evde mi unuttunuz? Yoksa yolda mı düşürdünüz?
Dedi. Amacı şaka yaparak annenin asık yüzünü tebessüme çevirebilmekti.
Ama durum zannettiği gibi değildi. Annenin beti benzi attı, yüz hatları gerginleşti, yutkundu, üzüldü, bir şeyler söylemek istedi. Söyleyecekleri boğazına düğümlendi.
Adam bir hoş oldu. Annenin durumuna bir mana vermeye çalıştı ama veremedi. Sadece çok üzüldüğünü anladı. Acaba hata mı yapmıştı. Hata yaptıysa neydi ve nasıl telefi edebilecekti.
- “Çok özür dilerim sizi üzmek değildi niyetim” diyebildi.
Annenin hüznü iyice artmıştı. İkiz arabasının tekinde masum bir şekilde, hiçbir şeyden habersiz oturan yavrusunun başını okşayarak:
“Beyefendi iyi niyetinizden kuşkum yok. Ancak, üzüntümü de saklayabilme gücüm ve yeteneğim yok. Duygu yoğunluğu yaşıyorum. Keşke sizin espirinize aynı ölçüde cevap verebilseydim ve mutluluğumuzu hep beraber artırabilseydik.”
Adamın heyecanı ve merakı had safhaya ulaşmıştı. “Aman Yarabbi, sakın ikizlerin eşi hastanede hasta falan olmasın” diye geçirdi içinden.
“Merakımı bağışlayın annesi ama neler oluyor” kelimeleri istem dışı bir şekilde dudaklarının arasından çıkıverdi.
Anne daha da hüzünlendi. Titrek, ürkek ve hüzünlü bir sesle: “iki gün önce kardeşimizi kaybettik” deyiverdi. Adam olduğu yere çakıldı kaldı. Düşmemek için kendisini zor tuttu. Ne diyeceğini bilemedi. Ağzını bıçak açmıyordu. Hiçbir kelimeyi ağzından çıkarabilecek gücü kendinde bulamadı. İş nereden nereye dönmüştü.
Ailenin başına İlk defa böyle bir durum gelmişti. Bebek sayısı teke düşmüştü. Hazır arabaları da vardı ama, ikizler içindi. Yeni tekli bir araba almak maliyeti yükseltecekti. Ekonomik durumları da iyi değildi. Üstelik babamız da Güneydoğu’da Vatanımız için yeni “şehit” olmuştu.
Anneye iyi niyetli adamın vermiş olduğu üzüntü ve yük ise, tekli bir araba fiyatını çoktan geçmişti.
(NOT: Olay gerçek değil, eğitim amaçlı tarafımdan geliştirilmiştir.)
Selam sevgi ve dualarımla… Allah’a (c) emanet olunuz.
5 Ekim 2015 Pazartesi. Saat 10.00. Antalya.
Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.