- 20 Eylül 2011'den beri üye
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
.
Ben ZEYNEP GEZER,
Gözlerimi dünyaya yirmi üç yıl önce açmıştım.
İstanbul'un havası dolmuştu ciğerlerime. Yalan dünyaya geldiğimi ciğerlerim yandığı da anlamıştım. Ülkemde tıbbın ilerlememiş olması nedeniyle ana karnında fark edilememişti hasta bedenim. Fark edilmek için dokuz ay beklemişim. Ben burada öğrenmişim sabretmeyi.
Hastalığımın ismini doktorlardan duymuşum ama anlamamışım. "Morgio sendromu" demişler ismine.
Hastalığımdan dolayı bağışıklık sistemimin zayıf olması bir çok hastalığı davet etmeme sebep oluyordu. Bu durumum beni ve ailemi psikolojik olarak etkiliyordu. Buna çözüm bulabilmek adına Çapadaki doktorlardan yardım istedik. Onlar da bize yardım etmeye başladılar. Fakat yardımları sağlık konusunda olmadı. Biz bunu 11 yıl sonra anladık. Çünkü sağlığımdan daha çok tezlerini düşünmüşlerdi.
Onlar için tezlerine konu olan bir kobay durumuna düşmüştüm. Tedavi olmayı umudum on bir yıl sürdü.
Bu dünyayı artık umutla değil engelle yaşıyorum. İmkansız umudun yerine engelli olmayı tercih ediyorum.
Çevremdeki insanlar bana bakarak surat ifadelerini değiştiriyorlardı. Önce garipsiyorlar sonrada yapmacık hareketlerle bana ilgi gösteriyorlardı. En çok kızdığım şeyde, bedenimin küçük olması nedeniyle yaşımı kestiremedikleri için bana çocukmuşum gibi davranmalarıydı. Ben kendimi onların yerine koyduğumda mutlu hissediyordum. Fakat onlar kendilerini benim yerime koyduklarında Yarabbi halimize çok şükür diyorlardı.
Halbuki bilmedikleri bir şey var bu dünyada taşıdığımız bu beden bizim elbisemiz. Allah izin ederse diğer taraf da daha iyisini giyeceğim.
Gerçek anlamda kendimi onlardan daha akıllı hissediyorum. Bazen akıl vermem insanları sıkıyor :)
Biz dört kardeşiz en büyüklerimiz ablamız Emel, sonra ben , Fatih ve Zehra Nur. Ablam ben doğduktan sonra küsmüş aileye çünkü bütün ilgi beni üzerimde yoğunlaşmış. Hasta olmam ablama pek yaramamış.
Hani hasta olursunuzda o dönemlerde ilgi beklersizin ya sonra da ilgi göremezsiniz.Bu ilgi geçicidir. Benim ki uzun sürdü. Benim ki zaruri oldu. Abla hakkını helal et ben istemedim bu ilgiyi, öyle yazılmış alın yazıma.
Sonrasında Fatih doğdu. Sağlıklı bir erkek çocuğu haberi bizi çok mutlu etmişti. O bizim ailemize moral oldu. Zaten annem oldu olası erkek çocuğu da severdi.
Yedi yıl sonra doktorlar annemin rahatsız olduğu için doğum yapmasını önerdiler.Annem doğum yapmaya karşıydı.
Babam annemi ikna etmişti her şey doktorların gözetimi altında idi her şeyin normal olduğunu söylediler.
Fatih' den sonra Zehra dünyaya geldi. Evet Zehra adı gibi beyaz ve parlak yüzlü doğdu. O da sağlıklı görünüyordu. Fakat iki yaşında onunda bana benzediğini fark ettik. Onun yerine kendimi koydum ve yaşadıklarım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Aynı senaryo kardeşime de yazıldı. İkimizde aynı rolü oynuyorduk. Yine al baştan yapıyorduk. Artık zaruri ilgi ikiye bölünmüştü. İlginin bölünmesinden daha çok kardeşime üzülüyorum ağlıyorum kahroluyorum onun için benim yaşadıklarımın onun yaşamasını istemiyorum. Ama yapacak bir şey yok. olgunlaşmayı bekleyen meyve gibiyiz. Olgunlaşmak için bununla yaşamayı öğrendik.
Ya Annem her ikimize de zor yetişiyor yıpranıyor. Allah dağına göre kar verirmiş ona da sabır verdi. Annende peygamber sabrı var,beni ve kardeşimi adeta hece hece okuyor Annem için bir şiir yazdım.
Onun için yapabildiğim tek şey şiir yazmak. Onu ancak duygularıma sığdırabiliyorum. Sizinle paylaşmak isterim.
ANNEM
Annem çilekeş güzeli,
Vefanın tek örneği.
Sevginin ta kendisi,
Sözlerin tek anlamı.
Dağları düze çeviren,
ömrünü bize veren.
Kuru yaprağa can veren,
Benim çöldeki suyum.
Kanımdaki tek hücrem,
Yaşamdaki tek dostum.
Yorulduğunda üzüldüm,
Yaşlandığında kahrolduğum.
Sevdiğine yandığım,
Ağladığında bittiğim
Üzüldüğünde öldüğüm,
Engelimi Aşmama Sebep Olan
Benim canım annem.
ZEYNEP GEZER
Benimde her çocuk gibi eğitim almam lazımdı benim için buda sorun oldu. Yaşıtlarımdan geri olduğumdan dolayı beni okula almadılar bu durum benim psikolojimi bozmuştu. Bir yıl sonra aynı sorunla karşılaştık annem okul müdürüyle kavga etti nihayet okula başlamıştım. Babam beni okula götürdüğü zaman gözleri dolardı. Sebebini sorduğumda gözüne toz kaçtığını söylerdi. Bende inanırdım aklım erdikçe benden göz yaşlarını sakladığını öğrendim.İlkokul beşe kadar ayaklarımın üstüne basa biliyordum umut doluydum hayallerim vardı artık bir ağaç gibi yapraklarımı dökülüyordum umutlarım söndü.Bunalımlara girdim hiçbir ihtiyacımı kendim karşılayamıyorum artık sırf o yüzden eğitimi yarıda bırakmak zorunda kaldım.Okulda öğretmenlerim ve arkadaşlarım bana destek oldular hepsinin hakkını ödeyemem. Eğitimimi yarıda bırakmak zorunda kaldım, kendi imkanlarım doğrultusun kendimi geliştirmeye çalışıyorum gücüm yettiği kadar aklımı erdi kadar ben tüketici değil,üretici olmak için bir güneş gibi aydınlatamazsam da bir mum kadar olabilirim galiba. Rabbimin bize sakladığı bir gün vardır dermansız dert olmadığı gibi sıratı birlikte geçebilme UMUDUYLA...
.