"Yaşadığın hiçbir güç deneyimlerini senden alamaz."
- 18 Eylül 2023'den beri üye
İncelemeler
10 ay
İnceleme
Yazarın eserde ilk bölümlerde kaplumbayı bir sembol olarak kullanmasının en büyük amacı insanların açlıktan kırılmalarına vurgu yapmak istemesidir. Kamlumbağa açlığa en uzun dayanan bir hayvan türüdür. Özellikle bu duruma maruz kalan küçük çocuklara dikkat çekmek istemiştir, Joad annenin ilk kamp yerine vardıkları zaman yemek yapma işlemine girişir ve bu esnada kampın tüm aç çocukları annenin etrafında toplanır. Anne yemeği ailesine verse çocuklar aç kalacaktır. Çocuklara verse aile aç kalacaktır. Joad Anne yoksul insan psikolojisi davranışı ile yemeği eşit bölüşürtürür. Yarısını ailesine, yarısını çocuklara dağıtır. Fakir insanlarda cömertlik, paylaşma zengin insanlara göre daha fazladır. Ve bu konu üzerine birçok psikologların yapmış oldukları araştırmalar mevcuttur. İnsanların gelir dağılımı artıkça paylaşım oranlarının azaldığı tespit edilmiştir. Fakir ve yoksul insanların ise daha eşitçil bir paylaşım sergiledikleri tespit edilmiş.
daha fazla
Remzi Kitabevi
- Puan vermedi
Okudu
Gazap Üzümleri
John Steinbeck
- Remzi Kitabevi
- 2000
1 yıl
İnceleme
Alman sanatçı Albrecht Durer'denin kara kalem calismasi; Ronesans kulturunun onemli temalarindan biri olan Yunan mitilojisindeki Europa'nin kacirilisi konu alirken ayni zamanda gecmisin bilgeligini,insan yasaminin geciciligi, dogal dunyanin guzelligi ile egzotik olanin cekiciligini bir araya getirmis. Buradaki ironiye dikkat etmek gerekir. Avrupanin isminin dogulu bir guzel geldigini.
daha fazla
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
-
5/5 puan verdi
Erken Modern Dönemde Avrupa 1450-1789
Merry E. Wiesner-Hanks
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- 2009
1 yıl
İnceleme
Europa miti hem Yunanistan'ın Asya'ya borcunu, hem de Asya'dan ayrılışını vurgulamaktadır. Dolayısıyla, "Avrupa" fikri "modern" kavramına çok benzemektedir; yani "Avrupa" insanlar tarafından kendilerini başkalarından ayırmak, "biz" ile "onlar" arasında bir sınır yaratmak için bilinçli olarak kullanılan bir terimdir.
daha fazla
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
-
5/5 puan verdi
Erken Modern Dönemde Avrupa 1450-1789
Merry E. Wiesner-Hanks
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- 2009
1 yıl
İnceleme
“Şarkiyatçılık, yayımlanmasından yirmi beş yıl sonra, modem emperyalizm hiç sona erdi mi yoksa iki yüzyıl önce Napolyon'un Mısır'a girişinden beri Şark'ta sürüp gidiyor mu diye soruyor bir kez daha.
Napolyon'la başlayan, Şark araştırmalrının hız kazanması ve Kuzey Afrika'nın ele geçirilmesiyle, Vietnam, Mısır ve Filistin'deki benzer girişimlerle, tüm yirminci yüzyıl boyunca Köıfez bölgesi, Irak, Suriye, Filistin ve Afganistan'da petrol ve stratejik hakimiyet uğruna girilen mücadelelerle süren hattı düşünelim. Bunlann kontrpuanı olarak da sömürgecilik karşıtı milliyetçiliğin yükselişini -kısa süreli liberal bağımsızlık, askeri darbe, isyan, iç savaş, köktendincilik, irrasyonel mücadele ve son "yerli" topluluklarına yönelik tavizsiz vahşet dönemlerini- düşünelim. Bu evre ve dönemlerin her biri, kendi çarpık "öteki" bilgisini, indirgeyici imgelerini, ihtilaflı polemikJerini üretti.”
Napolyon'la başlayan, Şark araştırmalrının hız kazanması ve Kuzey Afrika'nın ele geçirilmesiyle, Vietnam, Mısır ve Filistin'deki benzer girişimlerle, tüm yirminci yüzyıl boyunca Köıfez bölgesi, Irak, Suriye, Filistin ve Afganistan'da petrol ve stratejik hakimiyet uğruna girilen mücadelelerle süren hattı düşünelim. Bunlann kontrpuanı olarak da sömürgecilik karşıtı milliyetçiliğin yükselişini -kısa süreli liberal bağımsızlık, askeri darbe, isyan, iç savaş, köktendincilik, irrasyonel mücadele ve son "yerli" topluluklarına yönelik tavizsiz vahşet dönemlerini- düşünelim. Bu evre ve dönemlerin her biri, kendi çarpık "öteki" bilgisini, indirgeyici imgelerini, ihtilaflı polemikJerini üretti.”
daha fazla
Metis Yayınları
- Puan vermedi
Şarkiyatçılık "Batı`nın Şark Anlayışları"
Edward W. Said
- Metis Yayınları
- 2000
1 yıl
İnceleme
“Emperyalizmin en kötü ve en çelişkili armağanı, insanların yalnızca, başlıca ve dışlayıcı bir biçimde, beyaz, karaderili, batılı ya da doğulu olduklarına inanmalarına olanak sağlamasıdır.”
daha fazla
Metis Yayınları
- Puan vermedi
Kültür ve Emperyalizm
Edward W. Said
- Metis Yayınları
- 2021
1 yıl
İnceleme
"Haydi, götür öğrencilerini benim tapınağıma,
Tüm dünyaca bilinen bir söz var orada;
'Herkes kendini bilmeli' şeklinde
Sadece kendini bilen, aşkını bilgece yaşar,
kendi yeteneğine uyan işlere kalkar.
Doğa güzellik vermişse sana, bırak seyretsin kızlar da:
ışıl ışılsa tenin, hep aç omzunu öyle uzan:
konuşmaktan hoşlanıyorsan, kaçın suspus oturmaktan:
güzel şarkı söylüyorsan, söyle; edebinle içiyorsan, iç.
Ama belagat sahibiysen, asla dalma konuşmanın ortasına,
esinli bir şairsen, asla yazdıklarını okuma!"
Aşk Sanatı, Romalı şair Ovidius tarafından MÖ.1-2 yy.da yazılmıştır. Aşkı hayatın merkezine almış olan şairimiz Roma dönemindeki erkek ve bayan arasında yaşanan duygusal boyutu bir aşk öğretmeni gibi özellikle erkeklere anlatmaktadır. Aslında kitap bir nevi zaman makinasi gibi o dönemde yaşamış olan insanların ilişkilerine dair sosyal bir incelemede diyebiliriz. Daha çok Romalı genç kız ve erkeklere öğütler veriyor. Bazı öğütlerı insanı tebessüm ettiriyor. Zamanın içinde her olgu, davranış, ahlak, sevgi, sanat, yaşam biçimleri ve sosyalleşme şekillerinin değiştiğine tanık olmuşuzdur. Aşk Sanatını okuduğunuzda bu değişimden aşkında nasibini almış olduğuna tanıklık ediyoruz. Benim en çok severek okuduğum kısımlar mitolojiyle harmanlaş dizelerdi. Batı edebiyatında Rilke'den tutun William Shakespeare kadar sanırım mitoljiden beslenmeyen şair yok gibi.
“Aktı mı dereler, bir daha asla dönmez doğduğu kaynağa, geçip gitti mi saatler, geri dönmez asla. Dolu dolu yaşayın gençliğinizi: yıllar koşar gider çabuk adımlarla, doğan her yeni gün, bir öncekini aratır mutlaka.” (Ovidius)
Aslında Aşk’a farklı tarihsel dönemlerden seslenen yazarların eserlerini karşılaştırmalı olarak okumak; “aşk” temasını farklı dönemelerdeki şair/edebiyatçıların nasıl işlediğini, toplumun bu duyguya nasıl baktığını görmek biz insanoğlu için bir bakış açısı olabilir. Çünkü Ovidus aşka evrensel olarak bakıyordu. Bu bağlamda Aşkı üçlemek isterseniz eğer;
Ovidus Naso ‘un Aşk Sanatı
Kerime Nadir’in Samanyolu,
Elif Şafak’ın Aşk sırasıyla okunabilir.
Aşk askerliğe benzer; çekip gidin, ayakçılar: Ödlek adamlara verilmemeli bu sancaklar (Ovidius)
“Allah’a yalvardım: “Bana verdiğin belayı al, beni kurtar. Dünyada varlığını öğrettiğin mutluluğu çok görme! Hayatı tattırdıktan sonra ve aşkı tattırdıktan sonra beni inletmek, hüsranla öldürmek senin büyük şanına yaraşmaz!”dedim” (Nadir)
“Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milâd demektir. Şayet “aşktan önce” ve “aşktan sonra” aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!”(Şafak)
“Otuz Birinci Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp...Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar” (Şafak)
Kırkıncı Kural: Ufku saran mavimsi tonlara baktı. Gökyüzünde tül gibi beyaz ve ince bulutlar ağır ağır dönüyor, hiçliğe karışıp eriyordu, tıpkı semazenler gibi...Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde” (Şafak,)
Not: Elif Şafağı henüz okumadım. Kısmet belki bir gün denk gelir:)
Tüm dünyaca bilinen bir söz var orada;
'Herkes kendini bilmeli' şeklinde
Sadece kendini bilen, aşkını bilgece yaşar,
kendi yeteneğine uyan işlere kalkar.
Doğa güzellik vermişse sana, bırak seyretsin kızlar da:
ışıl ışılsa tenin, hep aç omzunu öyle uzan:
konuşmaktan hoşlanıyorsan, kaçın suspus oturmaktan:
güzel şarkı söylüyorsan, söyle; edebinle içiyorsan, iç.
Ama belagat sahibiysen, asla dalma konuşmanın ortasına,
esinli bir şairsen, asla yazdıklarını okuma!"
Aşk Sanatı, Romalı şair Ovidius tarafından MÖ.1-2 yy.da yazılmıştır. Aşkı hayatın merkezine almış olan şairimiz Roma dönemindeki erkek ve bayan arasında yaşanan duygusal boyutu bir aşk öğretmeni gibi özellikle erkeklere anlatmaktadır. Aslında kitap bir nevi zaman makinasi gibi o dönemde yaşamış olan insanların ilişkilerine dair sosyal bir incelemede diyebiliriz. Daha çok Romalı genç kız ve erkeklere öğütler veriyor. Bazı öğütlerı insanı tebessüm ettiriyor. Zamanın içinde her olgu, davranış, ahlak, sevgi, sanat, yaşam biçimleri ve sosyalleşme şekillerinin değiştiğine tanık olmuşuzdur. Aşk Sanatını okuduğunuzda bu değişimden aşkında nasibini almış olduğuna tanıklık ediyoruz. Benim en çok severek okuduğum kısımlar mitolojiyle harmanlaş dizelerdi. Batı edebiyatında Rilke'den tutun William Shakespeare kadar sanırım mitoljiden beslenmeyen şair yok gibi.
“Aktı mı dereler, bir daha asla dönmez doğduğu kaynağa, geçip gitti mi saatler, geri dönmez asla. Dolu dolu yaşayın gençliğinizi: yıllar koşar gider çabuk adımlarla, doğan her yeni gün, bir öncekini aratır mutlaka.” (Ovidius)
Aslında Aşk’a farklı tarihsel dönemlerden seslenen yazarların eserlerini karşılaştırmalı olarak okumak; “aşk” temasını farklı dönemelerdeki şair/edebiyatçıların nasıl işlediğini, toplumun bu duyguya nasıl baktığını görmek biz insanoğlu için bir bakış açısı olabilir. Çünkü Ovidus aşka evrensel olarak bakıyordu. Bu bağlamda Aşkı üçlemek isterseniz eğer;
Ovidus Naso ‘un Aşk Sanatı
Kerime Nadir’in Samanyolu,
Elif Şafak’ın Aşk sırasıyla okunabilir.
Aşk askerliğe benzer; çekip gidin, ayakçılar: Ödlek adamlara verilmemeli bu sancaklar (Ovidius)
“Allah’a yalvardım: “Bana verdiğin belayı al, beni kurtar. Dünyada varlığını öğrettiğin mutluluğu çok görme! Hayatı tattırdıktan sonra ve aşkı tattırdıktan sonra beni inletmek, hüsranla öldürmek senin büyük şanına yaraşmaz!”dedim” (Nadir)
“Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milâd demektir. Şayet “aşktan önce” ve “aşktan sonra” aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!”(Şafak)
“Otuz Birinci Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp...Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar” (Şafak)
Kırkıncı Kural: Ufku saran mavimsi tonlara baktı. Gökyüzünde tül gibi beyaz ve ince bulutlar ağır ağır dönüyor, hiçliğe karışıp eriyordu, tıpkı semazenler gibi...Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde” (Şafak,)
Not: Elif Şafağı henüz okumadım. Kısmet belki bir gün denk gelir:)
daha fazla
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Puan vermedi
Okudu
Aşk Sanatı
Publius Ovidius Naso
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- 2010
1 yıl
İnceleme
Ovidius,Dönüşümler kitabında metamorfozlar’ın ana teması oluştururken değişimin hayatın temel bir parçası olduğunu vurgular. Eş zamanlı olarak dönüşümün ise hem güzel hem de korkunç olabileceği fikrini biz okuyuculara düşündürmektedir. Değişim bir hakikattır ve bundan kaçış yoktur. Bu süreçte ölümlülük fikrini ve insanın edebi yaşam arzusunun temel isteği olan ölümsüzlüğü irdeler. Biraz daha derinlere indiğimizde insanın var oluşundan beri değişimin kaçınılmaz olduğudur. Bu metamorfozları biz okuyucuların karşısına küçük mitolojik hikayelerle çıkarır. Tavsiyem kitabı yavaş okuyup o hikaye atıfta bulanan bir çok sanatçının eserlerine ve arkelojik buluntulara bir göz gezdirmenizdir.
Özellikle Kitap II Pheaton, güneş’in oğlu dizeleri (1-408 ) bir çok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur.Bu dizelerde güneş tanrısı Helios'un oğlu Phaeton'un, babasının güneş arabasını kullanma arzusunun sonucunda bu eylemi düzgün bir şekilde gerçekleştiremeyip dünyaya getirdiği felaketler sonucunda Zeus’un göndermiş olduğu şimşeklerle hayatını kaybeder. 17. yüzyılda yaşamış olan ünlü Barok Resim sanatçısı Peter Paul Rubens tarafından tabloya aktarılan bu mitolojik hikaye "The Fall of Phaeton" Phaeton'un düşüsü olarak yansımıştır. Barok sanatının temel özelliklerinden olan hareket, drama, duygusallık ve teatralite, tablonun stiline muntazam bir şekilde aktarılmıştır. Bu bağlamda sanatçı özellikle figürlerin anatomisine ve ifadelerine büyük bir özen göstermiştir. Tablonun ve mitolojik hikayenin teması ise insanın arzularının ve duygularının kölesi haline gelip farkında olmadan hem kendine hemde çevreye vermis olduğu büyük felaketlerdir.
https://www.nga.gov/collection/art-object-page.71349.html
(Tablo Washington’daki Ulusal Sanat Galerisinde sergilenmektedir)
Özellikle Kitap II Pheaton, güneş’in oğlu dizeleri (1-408 ) bir çok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur.Bu dizelerde güneş tanrısı Helios'un oğlu Phaeton'un, babasının güneş arabasını kullanma arzusunun sonucunda bu eylemi düzgün bir şekilde gerçekleştiremeyip dünyaya getirdiği felaketler sonucunda Zeus’un göndermiş olduğu şimşeklerle hayatını kaybeder. 17. yüzyılda yaşamış olan ünlü Barok Resim sanatçısı Peter Paul Rubens tarafından tabloya aktarılan bu mitolojik hikaye "The Fall of Phaeton" Phaeton'un düşüsü olarak yansımıştır. Barok sanatının temel özelliklerinden olan hareket, drama, duygusallık ve teatralite, tablonun stiline muntazam bir şekilde aktarılmıştır. Bu bağlamda sanatçı özellikle figürlerin anatomisine ve ifadelerine büyük bir özen göstermiştir. Tablonun ve mitolojik hikayenin teması ise insanın arzularının ve duygularının kölesi haline gelip farkında olmadan hem kendine hemde çevreye vermis olduğu büyük felaketlerdir.
https://www.nga.gov/collection/art-object-page.71349.html
(Tablo Washington’daki Ulusal Sanat Galerisinde sergilenmektedir)
daha fazla
Yapı Kredi Yayınları
- Puan vermedi
Okudu
Dönüşümler 1-15
Publius Ovidius Naso
- Yapı Kredi Yayınları
- 2020
1 yıl
İnceleme
Gordion Antik Kenti, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 20. varlığımız olarak girdi.
Gordias.
Efsanelik Phrygia kralı. Gordias Gordion şehrini
kurmakla ün salmıştı. Şehrin kalesine Gordias bir araba
yerleştirmiş, o arabanın oku öyle çapraşık bir düğümle
bağlıymış ki, kimse çözememiş bu düğümü. Oysa tanrı
sözcüsü bu düğümü kim çözerse, Asya krallığını onun
elde edeceğini söylemişmiş Gordias'a. Bunu bilen
Büyük İskender Gordion'a gelince, kılıcını kınından
çıkarmış ve düğümü keşivermiş.
Bir efsaneye göre, Ana Tanrıça Kybele Gordias'ı
sevmiş, ondan gebe kalarak kral Midas'ı doğurmuş
Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat, s.370
https://www.youtube.com/watch?v=4IADsgCfBFc
Gordias.
Efsanelik Phrygia kralı. Gordias Gordion şehrini
kurmakla ün salmıştı. Şehrin kalesine Gordias bir araba
yerleştirmiş, o arabanın oku öyle çapraşık bir düğümle
bağlıymış ki, kimse çözememiş bu düğümü. Oysa tanrı
sözcüsü bu düğümü kim çözerse, Asya krallığını onun
elde edeceğini söylemişmiş Gordias'a. Bunu bilen
Büyük İskender Gordion'a gelince, kılıcını kınından
çıkarmış ve düğümü keşivermiş.
Bir efsaneye göre, Ana Tanrıça Kybele Gordias'ı
sevmiş, ondan gebe kalarak kral Midas'ı doğurmuş
Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat, s.370
https://www.youtube.com/watch?v=4IADsgCfBFc
daha fazla
Say Yayınları
- Puan vermedi
Mitoloji Sözlüğü
Derman Bayladı
- Say Yayınları
- 2005