- 8 Eylül 2008'den beri üye
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
Ölümsüzlüğün diş macununu keşfedenlerden biridir Evgin. Yazarak yaşama tutunanlardan. Hayat Yeşil, Umut Mavi adlı ilk kitabında “Çocukken tırmandığım ağaçlar şahidimdir; daha yapacaklarım var” diyerek yaşam çemberini tamamlamaya dair meydan okumuştu. Yaşamın içinde var olma deneyimini ağrılarına, skolyoz olan omurgasına inat, dik durarak veriyor. Dahası bu kitabında toplumsal sorunlara; toplumun en ağır yükünü sırtında taşıyan kadına eğiliyor. Akraba evliliği ve töre cinayetlerine değindiği bu hikaye aracılığıyla bir anlamda bizleri, düşler aleminden gerçek dünyaya geçiren o bilindik aromayla uyandırıyor: diş macunu! Evgin kitaplarıyla ölümsüzleşmeye devam ededursun, gerçeğe uyanmak isteyenleri müthiş bir hikaye bekliyor.
Yard. Doç. Dr. Ebru Güzel Akademisyen/ Yazar- DB Dergicilik Yayın Danışmanı / Okan Üniversitesi Pazarlama ve Reklamcılık Blm. Bşk.
Evgin Atalay "Hayat Yeşil Umut Mavi"de bizi bir yolculuğa çıkarıyor. Dikkat edin. Yolcu yaralı, kırgın, örselenmiş. Ama bir o kadar da hayata bağlı. Çünkü bir şiiri var. İnandığı bir şiiri. İçimize en çok okunan da bu zaten. Sözlerinden deniz geçiyor, martılar geçiyor, oyunlar ve sonbahar geçiyor. En önemlisi hüzün geçiyor. Çünkü bu satırlar biraz İstanbul, biraz bu dil, en çok da hayat. Uyarmadı demeyin. Yolun bir yerinde adını koymak istemediğiniz bir şey boğazınıza düğümlenebilir. Sizi bilmem. Ama ben bu duyguyu çok sevdim.
-Mario Levi-
Evgin inadına yaşayanlardan biri. Onun notlarını okuduğumda küçük ayrıntıları görme ustası bir genç insanı tanıdım; onun hayatla inatlaşmasını, gökyüzündeki renklerle mutlu oluşunun yanında ağrılarını yaşama belirtisi sayışına tanık oldum.
-Sennur Sezer-
06.04.1982 İstanbul doğumluyum,Erzincan kökenliyim. İstanbul da doğdum,büyüdüm,okudum yazdım.Anadolu Üniversitesi İşletmme Fakültesi İşletme bölümü mezunuyum.Hayatın bana kalan küçük kısmından büyük avuntular çıkarmaya çalışan , biriyim.
Te...davisi dünyada olmayan ,kas hastasıyım...
10 yaşına kadar normal bir çocukluk geçirdim.Fakat 10 yaşından sonra ,metobolizmam da,yolunda giden şeyler yön değiştirmeye başladı.Hastalığın yavaş ilerlediğini söylüyorlar dı, doktorlar fakat öyle hızlı ilerdiki (bize göre)tepe taklak oldum,olduk annem babam.Bu gün hayattaysam ve ayaktaysam onların sayesinde ...
Yazmaya başlamam , Nazım Hikmet okumakla ve ona hayranlığımla başladı.Şiir yazıyordum bol bol ve kendimi bu şekilde anlatabiliyordum.(galiba,babamın şiir yazma yeteneğinden de almışım)Doktoruma hastalığımın teşhisini sormak için mektup yazma gereği duyunca,düz yazı yazmaya başladım.
Duygularımla başa çıkabilmenin tek yolu buydu.Duygu ve düşünceyi anlatabilmek için,hastalık ilerledikçe iletişimim zorlaştı, kendimi daha çok yazmaya verdim, zamanla vaz geçemediğim birşey oldu.
O dönem, psiko sosyal bölümün de okuyan arkaşlarım, aralarında benim yazılarımın da bulunduğu bir kitap fikriyle bana geldiklerinde,kitap çıkarmak,hayali başladı,benleşti.Sonra Sennur Sezer ,beni ziyarete geldi.Ona yazılarımı gösterdim,beğendiğini söyledi,"sen düz yazı yazmaya devam et.",diye ekledi.
Kitap okumayı da çok seviyorum;Nazım Hikmet,Ahmet Arif,Cemal Süreya,Rıfat Ilgaz,Edip Cansever,Cahit Irgat ,sevdiğim yazarların başlıcaları...
Sürekli okuyan bir ablaya okuttum yazıları,çünkü artık kitap olmaya hazırdı, ... Yazdıklarımı okuduktan sonra beni Meksikalı ressam Frida Kahlo'ya benzettiğini söylemişti."Frida'ya demişlerki ,resimlerdeki sensin,demiş ,görüntüyü aynadan çaldım." Sen de onun gibisin, görüntüyü aynadan çalmışsın "demişti.Çok mutlu olmuştum,Friida başardı bende başarabilirdim,başarabilceğimi düşündürdü.
Belirsizlikler umudu yoruyor,kitap çıkarmayı çok istiyordum,benden bişeyler bırakmak,paylaşmakve kalıcı olmak ...hani dikili ağaç misali.Artık beklemekten yoruldum,olmuyor ,evdeyim ...
"Buraya kadarmış" dedim,"kitap çıkarmak gibi bir isteğin olmasın,bahsetme artık bu istediğinden kendine!"
Fizyoterapistim Ayşe abla,benimle hayat arasında köprüler kurmaya ,zaman zaman da beni o köprülerde gezmeye çıkaran biridir.
Beni psikolok Nuray Uluğ'la tanıştırdı.Aslında onun bir sihirbaz olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.Redaktör arkadaşına okutmuş yazılarımı ,oda bende bir ışık görmüş.Sevgili Sevim Erdoğan ,hayalimden tuttu,kurtardı onu.Şimdi öyle biryerdeki,Hayat Yeşil Umut Mavi dünyaya geldi.
Yazmaktan vaz geçemem Sait Faik'in dediği "yazmazsam çıldıracağım". Hayat Yeşil Umut Mavi'yle bir adım attığımı bundan sonrasının olacağını biliyorum,istiyorum.
Bu adımı destekyen,hep yanımda olan ,heyecanımı paylaşan Nuray Uluğ'a,hayal kurtarıcım Sevim Erdoğan ve onunla birlikte yardım ve desteklerini esirgemeyen arkadaşlarına,TELOS yayınevine desteklekleri için çok teşekkür ederim.
edebiyat defteri adındaki iternet sitesinde öykü ve şiirlerim yayınlanmaktadır.
Yazar · 87 kişi bunu beğendi.
KARDEŞ GİBİYİZikinci kitabı
“UMARSIZ DÜNYANIN HALİNE BAK”
Kardeş Gibiyiz, Romanının yaratıcısı, Evgin Atalay:
Yaşanmışlıklara, gerçek hayat öykülerine tanıklık ederek binlerce öykü biriktirdi. Tamda zamanın ruhuna denk düşen bir kitap yazdı, hem de asık suratlı dünyaya inat. Geleceği güzel günleri müjdeleyen bir kitap… Kardeş Gibiyiz…
Ama asık suratlı dünya bütün umarsızlıklarıyla onun karşısına dikildi. O tükürdü bu rezil rüsva dünyanın suratına, “utanmaz arlanmaz dünya” dedi… O bu dünyanın umarsızlığına hüzünle baktı, “bir daha senin adına anmam” der gibi geçti önünden adımlarını sürükleyerek. Eski dünya ona göre çok daha namusluydu.
O yeni dünyanın bu denli umarsız olacağını hiç düşünmemişti. 06.04.1982 İstanbul da , geniş bir ailenin ortanca ,çocuğu olarak dünyaya geldi.. Üç kardeşler ,iki oğlan bir kız. Kendisini ortanca olmasından dolayı hep bir teraziye benzetirmiş, kardeşler arasında.
Okumaya çok isteklidir. En sevdiği oyuncakları, defteri ve kalemidir.
O bahar gözlerini gençlik coşkusuna dikmişken uğursuz bir sızı sardı bedenini.
Denge kayıpları da başlayınca, Almanya'ya götürdüler. Ve orda teşhis kondu.(Nöromüsküler Distrofi)Fredriche Ataxi. Halk arasında kas hastalığı diye biliniyor...
Lise öğrenimine başlayalı henüz 6 ay olmuştu Hastalığıyla ilgili bazı testlerden dolayı yurtdışına gitmesi gerekti. O uğruna hayal kurduğu okulundan ayrıldı. Ama Almanya ’ya da gidemedi. Tekrar okula da dönemedi.
Okuldan, arkadaşlarından, hayattan kopmaya başlayınca, içinden bakmaya başladı, dünyaya… Susarak, kabul etmeyerek, çelişkilerle...
Bazen de pişman olarak en çok ta keşke diyerek...
Tanımaya çalışmıştı baktığı, gördüğü ,duyduğu her şeyi rüyalarını bile…
Dışardaki insanda takılmış kalmış hep. Noktalı virgüllerle dolu hayatı, elini attığında her yerde, bir virgüle dokunmamak imkansız.
Üç sene aradan sonra lise öğrenimine açık liseden devam etti. Ve iki buçuk yılda liseyi bitirdi.
Aynı yıl üniversite sınavlarına girdi, kazandı.
Derslerde çok zordu, fakat inatla başarmak istediğinden:
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ İŞLETME BÖLÜMÜNÜ bitirdi.
Yaşarken gülümseyerek baktı bu dünyanın haline…
İki parmağının arasına sıkıştırdığı kalemiyle yüzlerce öykü yazdı. Hepsi de senin benim hayatımdan kesitlerle dolu: “KARDEŞ GİBİYİZ.”Bu kitabı yazmak zordu ve çelişkili,zamanın ruhuna dokunmak,acılarını deşmek,feleğin çemberinden geçmek anlamına geliyordu.Tutsak güvercinleri serbest bırakmak,alaca kargaya taş atmamak,kekliğin yuvasını korumak anlamına geliyordu.
0 Kardeş Gibiyiz,kitabını yazarken öyle bir hayal kurmuştu ki: Soluk kentlerin üzerinde dolaşan karabulutları dağıtacak,bir kızıl güneş gibi doğacak günü aydınlatacaktı.
Ak duvaklı taze gelinlik hayali kuran genç kızlara…Hiç solmayan beyaz bir gelinlik armağan edecek. Biriktirdiği öykülerinde böylesi bir dünyayı hayal ederek yazdı.
Yazar olmanın,aydın olmanın getirdiği misyon:İnsanın toplumların zihinsel hafızasının taşıyıcısı olmaktır.Bu bilinçle insanın toplumların tarihine tanıklık ederler.Asıl önemli olanda insanın toplumların duygu ve düşüncelerine tercümanlık etmesidir.Bu birikimlerini edebiyat yordamıyla tarihe taşırlar. Bu eserler tarihle birlikte ölümsüzleşir.
İşte Evgin Atalay’ın da bu serüvenden gideceğine hiç kuşku yoktur.
Kardeş Gibiyiz romanı: Ne romantik laflar etmek,ne de aşk adına edebiyat parçalamaktı.
Adil olan doğruyu,hakkaniyeti, bizim olan güzeli istedi. Bu değerler insana mahsustu.
Bir ülkenin panoraması,
Sevdası tutsak kadının,töre kıskacında yüreği ağzında genç kızların,aslına bakarsanız otantik aşkın destansı romanı,
Kardeş Gibiyiz kitabı:Asık suratlı dünyanın gölgesinde, yeni bir gülümsemeyle özlediğimiz dünyayı düşledi. Her haliyle gülümseyen, soluk kentlerin olmadığı, ayın bir güneş gibi parladığı, yıldızların şafak gözlü olduğu bir dünya...
Türküler geldi aklına en hasında yanık dokunaklı, sevda türküleri.
Hepsini de biriktirip sevgiliye yolladı.
Sonra sevdası kurutulmuş,yaşamdan el çektirilmiş kadını,sokak ortasında hunharca katledilen taze gelini, bir geleneğin girdabında bağrına hançer saplanmış kız çocuklarının...
Kınalı parmaklarının hayalini, telli duvaklı gelinlik düşü kuran genç kızları...
Kısacası yaşanılası bir dünyayı düşledi. Özlemlerinde buluşacağımız, özgürlüğün koynunda korkusuzca yaşayacağımız bir dünya...
Bunları yazınca kurgulayınca bu kitabın adı "KARDEŞ GİBİYİZ" oldu.
Kardeşliğin hukuku onun için tartışılmazdı,"ha amcamınoğlu,ha öz kardeşim ne fark eder,kardeşlik duygusu aynı ana babadan doğmayı gerektirmez.O kan bağıysa bu da öyle...
Öte yanımda duran benim tercih ettiğim,seçim yaptığım,kardeşim dediğim,kapı komşum,sırdaşım yoldaşım, sırtımı dayadığım dostum ile elbette ki kardeşlik hukukumuz var"
İşte "Kardeş Gibiyiz"romanı böyle ortaya çıktı.
Bir dayanışmanın dostluğun romanı...
Bu romanın ana karakteri:Daha çocuk yaşta akraba evliliğine mahkum edilmiş dünyada alacağı nefesi kursağında bırakılmış, akraba evliliğinden kaynaklı sakat doğan, sonradan tedavisi mümkün olmayan genetik hastalıklara yakalanmış genç kızların,yine töre girdabında yaşamdan koparılmış,bir gün taze gelinlik giymeyi hayal etmiş, sevgilinin kollarında halaya durmayı düşlemiş, sokak ortasında kör bıçaklarla hançerlenen, kurşuna dizilen, hunharca öldürülen,kuytu bir damda iple asılan yüreği ağzında kadınların hikayesi…
Yayına Hazırlayan ve Yayın Danışmanı Şahin Erdoğan