- 10 Eylül 2011'den beri üye
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
Pencerem de yağmur var
Açıp baksam dışarı
Yağmur her yerde
Böyle iyi, penceremde
Tanıyanlar bilir, bilmeyenlerde lütfedip okurlarsa bu yazıyı öğrenmiş olurlar… Sıradan, öyle doğaüstü güçleri olmayan, kendi ilkeleriyle ilkel bir biçimde yaşayan alelade bir oyuncuyum.
Bazen de yazarım âcizane, şiir yazarım, oyun yazarım, kafam kızarsa makale yazarım birde. Bunlar iş gibi gördüğüm, belirli bir disiplin ve akıl yoluyla yaptıklarımdır. Her ne kadar bir meziyet sayılmasalar da günümüzde benim sevdiğim, önemsediğim işlerdir.
Kendi halimde yaşarım, küçük bir evde, sakin, sessiz ve huzurlu bir yaşamım var. Çok gerekmedikçe kafamı bile uzatmam dışarı, severim ev hayatını da ondan, kitaplarım, sevdiklerim küçük, basit bir köy hayatı yaşarım İstanbul da.
Sabahları erken kalkmam, uyanmakla uyanık olmak arasında ayrı bir dünyada bir saat geçiririm her gün. Yemek ve temizlik yaparım, plak dinlerim, fotoğraf çekerim, sigara içerim, su içerim, bazen yanında rakıda içerim. Her zaman sek ve yanında da balık varsa değmeyin keyfime, bir türkünün ucunu yakarım hemen.
Sevdiğim dostlarım var bazen onlar çağırır beni, giderim… Yeni, güncel haberler dinlerim onlardan, kendi fikrimi söylerim. Çay içeriz, bazen rakı, yemek yeriz, dertleşiriz, bazen ben ağlarım, bazen de onlar, bazen de aynı şeye ağlarız. Şimdi ne diye bukadar kendini anlatıyor bu adam diye düşündünüz belki, bunları herkes yapar, bunu anlatacak ne var?
Bazen oyunlarımı paylaşırım, hangi tarihte nerede oynadığımı söylerim dostlara, bazen de yazdıklarımı. Şiir olur kimi zaman bu, kimi zamanda bir makale ya da bir cümle söz sadece. Bu paylaştıklarımdan da ne para kazanırım, ne çıkar sağlarım ne de sanal alemde bir kariyer getirisi olur. İsteyen okur, altına bir iki cümle karalar, isteyen okumaz, kale bile almaz.
Tüm bunları anlattım çünkü kimsenden daha iyi, daha üstün yapmaz bu anlattıklarım. Aramızda bunları bilmeyen, bilmediğinden korkan, korktuğuna da korkakça, sinsice, haince hikâyeler uydurup, sonra uydurduğu hikâyeye inanan, bu saçmalıkları orada burada pervasızca anlatanlar insanlar var. O anlatılanlara inanan belki inanmasa da acaba gerçek mi diye gelip bana sorma cüretinde olanlar var. Kıskançlıkları içlerini kemiren, azap duyan, hırslarıyla baş edemeyenler var.
Bunları anlattım çünkü kendilerini belki bir nebze olsun iyi hissedecekler ve belki daha şanslı olan hayatlarına sarılıp, ulan boşuna bukadar haset etmişim deyip kendi gerçeklerine dönecekler. Benimle olan yarışlarından vazgeçip hayatlarını yaşamaya devam edecekler. Bu gerçekleri okuduktan sonra ruhlarını özgür bırakabilecekler…
Yazılarımı karşılıklı bir görüşmeyle belirlemediğim sürece kimseye özel yazmam ve yollamam. Bazen kendi kişisel sayfalarında paylaşmak için ya da arşivinde saklamak için isteyenler olur. Bu insanlar bazen tanıdığım kişilerdir, bazen de hiç bilmediğim insanlar. Onlarda benden mail yoluyla göndermemi rica eder. Biz bu konuşmayı yaptıktan sonra eğer bende uygun görüyorsam bu insanlara yollarım yazılarımı. Bu yüzdende paylaştığım şiirleri kendisine özel zanneden bay ve bayan arkadaşlara tavsiyem şudur. Ne bir gay im, nede size hayran bir aşık. Yüzlerce insanın okuduğu şiirleri şahsınıza zannederek kendinizi komik duruma düşürmeyin ve beni bukadar güldürmeyin.
Edebiyatımıza bu yeni terimi kazandıran entelektüel arkadaşlara da ayrıca teşekkür etmek istiyorum “internet şairi”. Acaba binlerce yıl önce yaşasaydı bu insanlar, özür dilerim edebiyat otoriteleri; duvarlara yazan, çizen insanlara duvar sanatçısı mı diyeceklerdi. Yada yedi yüzyıl önce yaşasaydılar Yunus’a papirüs şairimi diyeceklerdi. Şimdi bu cümlenin üstüne de bak, bak, bak kimlerle aynı kefeye koyuyor kendisini diyecekler hatta belki çok daha fazlasını… Ama ben onlar gibi paronayak bir yaklaşımla böyle bir polemiğe girmeyeceğim tabi. Çünkü ne onların eleştirisi biter ne de benim vereceğim cevap. Ne onların kefesi gibi bir kefem var ne de altı delik.
Keşke daha edebi bir üslupla eleştirebilecek donanıma sahip olsalar yada o kadar edebi bilgileri olsa da konuşsalar, bende bir şeyler öğrensem onlardan. Yazık ki sadece okumadan, bilmeden çamur atmak niyetindeler. Benimse bildiğim bir şey var o da şudur, daha dünyada hiçbir eleştirmenin heykeli dikilmedi. Bu sözümden eleştirmenler alınmayacaktır çünkü onlar bilir eleştirmenin akıl yoluyla yapılan bir iş olduğunu ve azına geleni aklına geliyor zannedenlerle aralarında büyük bir fark bulunduğunu.
Çok merak ediyorum yakında çıkacak olan kitaplarımın acaba kaçını okuyacaklar ve o zaman yazdıklarımın edebileşeceğini zanneden bu insanlar yazdıklarımla matbaa arasındaki bu kalın çizgiyi nasıl ayıracaklar. Üstelik şiirlerimin bir kısmını Cd. ye okuyacağımı öğrenince acaba Cd. Şairi olarak ben onlara nasıl bir Pazar yaratmış olacağım. Hadi çarşınız Pazar olsun…