- 13 Mart 2009'den beri üye
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
1946 Kalecik/Ankara doğumluyum. İlk ve ortaokulu Kalecik’te; lise ve yüksekokulu da Ankara şehir merkezinde tamamladım. Elektrik mühendisiyim. Üç çocuk babası, dört torun dedesiyim.
Gençlik yıllarımda yazdığım birkaç şiir göz önüne alınmaz ise, şiirlerimi sonbahar mevsimimde yazdım diyebilirim. Ama şiirden kopmadım; okudum, okudum, okudum… Kimleri? Şiirin üstatlarını, duayenlerini ve özellikle de Abdurrahim Karakoç’u… Üstadımın şiirleri müthiş bir heyecan ve bilgi birikimi yarattı üzerimde… Ve hazan mevsimine adım attığım yıllarda tekrar kaleme sarıldım.
Sevgili üstadım şairi ve şiiri şöyle tarif ediyor:
“Şair: Yaşadığı çağı yorumlayan, gelecek çağlara mesaj gönderen söz sanatçısıdır.
Şiir: Madde ve mana iklimine açılan gönül kapısıdır.”
Şairler sultanının bu tarifi, şairin ve şiirin halkı yönlendirmede, onu iyide, güzelde, dostlukta, kardeşlikte ve bunların temeli olan sevgi ve muhabbette ve de haksızlık, adaletsizlik, zorbalık gibi olumsuz durumlara karşı birleştirme noktasında ne kadar büyük önem taşıdığını açıkça göstermekte… Çağın yorumları şairin gönül kapısından madde ve mânâ iklimine sunulur. Mesajlar o iklimde çiçeklenir; meyve verir. Pek tabii ki burada kastedilen şair ve şiir, gerçek sanatçı ve onun gönlünde şekillenerek kâğıt üzerine dantel güzelliğinde dökülen sanattır. Şair, halkın gönlünü, gözünü, kulağını, sevincini, hüznünü, öfkesini temsil ettiği ölçüde şairdir. Şurası muhakkak ki, her insanın zevki, estetiği ve kabulleri az veya çok farklılıklar arz edebilir. Şairin güçlülüğü, bu insanların tamamının gönlüne girebilme ve o gönülleri etkileyebilme derecesinde kendisini gösterir. Ben kendimi bu derecenin üst noktalarındaki üstatlara ulaşabilmek için çaba gösteren bir şiir sevdalısı olarak tarif edebilirim.