ŞairYazar
- 19 Haziran 2014'den beri üye
İncelemeler
İnceleme
MEURSAULT, kendi iradesi dışında dayatılan ve bu nedenle de anlamsız bulduğu dünyayı anlamlandırmak için herhangi bir söylemde ya da etkinlikte bulunmaz. O, bu anlamsız dünyaya yeni anlamlar katacağını söyleyen bir reaksiyoner, bir aktivist veya yeni bir peygamber değildir. Aksine, annesinin ölümüne, kendisini gerçekten seven sevgilisine, hata kendi ölümüne bile duyarsız kalabilen bir “vurdumduymaz”, etrafına karşı “kayıtsız” bir kişidir. Ama , aslında, ne” vurdumduymaz” sözcüğü ne de “kayıtsız” kavramları onun iç dünyasını tanımlayabilir; çünkü, vurdumduymazlıkta biraz eblehlik, kayıtsız da ise az çok bir değer verme vardır. Oysa, MEURSAULT rakibini tesadüfen veya kazara ya da şans eseri değil, düşünerek ve silah kullanrak öldürecek kadar aklıyla hareket eden birisidir ve gözünde herşey ama herşey anlamsız/değersizdir.
O’nu en iyi onu yaratan yazar tanımlamıştır: “YABANCI”
Memak23’ün ,“Az bir sayfaya sahip olmasına rağmen kalın ansiklopedilerde bulunamayacak bazı bilgileri taşıyan değerli derin bir eser, ” sözleri benim de sözlerim olsun ama, insanı yaşama bağlayan ancak nedeni bilinmeyen “yaşama sevincidir”; yaşamın kendisi doğrudan bir heyecan ve başlıbaşına bir sevinç kaynağıdır; ümitlerimiz, beklentilerimiz, soyun devamlılığı, yaşam standartları, vb öğeler ikincildirler. Şimdi, dünyadaki tüm insanların herbirinin bir MEURSAULT olduğunu düşünürsek insan toplumlarının kendi içinde ve diğer toplumlarla ilişkileri nasıl olurdu? Örneğin, başkalarının okumlarından ve onların takdir ve tenkit etmelerini duyarak mutlu olmaktan daha çok, kendimizi ifade etmek için, yani kendimiz için yazdığımız ve adına” edebiyat” dediğimiz kültürel bir aktivite olur muydu?
“…Albert Camus’u okuyan hiç kimsenin pişman olmayacağını düşünüyorum.”
katılıyorum
O’nu en iyi onu yaratan yazar tanımlamıştır: “YABANCI”
Memak23’ün ,“Az bir sayfaya sahip olmasına rağmen kalın ansiklopedilerde bulunamayacak bazı bilgileri taşıyan değerli derin bir eser, ” sözleri benim de sözlerim olsun ama, insanı yaşama bağlayan ancak nedeni bilinmeyen “yaşama sevincidir”; yaşamın kendisi doğrudan bir heyecan ve başlıbaşına bir sevinç kaynağıdır; ümitlerimiz, beklentilerimiz, soyun devamlılığı, yaşam standartları, vb öğeler ikincildirler. Şimdi, dünyadaki tüm insanların herbirinin bir MEURSAULT olduğunu düşünürsek insan toplumlarının kendi içinde ve diğer toplumlarla ilişkileri nasıl olurdu? Örneğin, başkalarının okumlarından ve onların takdir ve tenkit etmelerini duyarak mutlu olmaktan daha çok, kendimizi ifade etmek için, yani kendimiz için yazdığımız ve adına” edebiyat” dediğimiz kültürel bir aktivite olur muydu?
“…Albert Camus’u okuyan hiç kimsenin pişman olmayacağını düşünüyorum.”
katılıyorum
daha fazla
Can Yayınları
- Puan vermedi
Yabancı
Albert Camus
- Can Yayınları
- 1905
İnceleme
"Darağacında Üç Fidan" ı okumadım, ancak yıllar önce Erdal Öz'ün "Gülünün Solduğu Akşam " adlı kitabını okumuştum. Duygu yüklü, ağlatan bir kitaptı. Herhalde, "Darağacında Üç Fidan" da aynı eksendedir ama yine de ilk fırsatta okuyacağım.
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 arasındaki sağ-sol, alevi-sünni çatışmalarını, solcu-devrimci-ulusalcı gençlerin katledilmesi, bir plan çerçevesinde ve devletin kontrolünde toplumsal dönüşümleri (imam hatip okullarının , camilerin çoğaltılamsı, şulebaş türbanın dayatılması, tarikatların aktifleştirlmesi, sol sendika başkanlarının katledilmesi ve katillerinin ödüllendirlemesi ve en son günümüzdeki cahil -bayağı-hırsız kripto gürühun egemen yapılmasını günümüzde ortadoğu'nun neden kan gölüne döndürüldüğünü anlayabilmek için Soner Yalçın'ın Efendi 1, Efendi-2 , Bu İslamcılar o Müslümanlara Benzemiyor, Siz Kimi Kandıryorsunuz, Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün Şebeke, Tekeliyet-1, Tekeliyet-2, İsyan-1, İsyan-2, Gizli Tarih, Sırlar, İsimlerin İbranileştirilmesi, Caligula, Türkiye Büyülü Hapishanem, Sol Müdahale ve diğer kitaplarını okumayı öneriyorum.
Denizlerin ve diğer iyi yürekli yiğit insanların yok edilmelerinin asıl amacının günümüzdeki BOP=BİP projesini gerçekleştirmek olduğu adını andığım yazarların kitaplarında çok açık yazılmıştır.
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temeline dinamitin konulduğu gün Haziran 1967'dir.
1967 yılında yapılan Arap -İsrail savaşında, İsrail'in 6 gün gibi insanlık trarihinde an sayılacak bir sürede Arap ordularını ezip , topraklarını 20 kat büyüterek artık "geçici korsan bir devlet değil" , kalıcı büyük güçlü bir devlet olduğunu kanıtlamasıyla TC'nin yıkımı başlamıştır. Yani bugün kamu kurumlarının tabelalarındaki TC'nin sökülmesi anlık bir olay değildir, yaklaşık 50 yıllık bir sürecin son aşamasıdır.
Prof. Dr. Yalçın Küçük, " Türkiye'deki İsrail , Filistin'deki İsrail'den çok daha güçlü" diye yazmıştır .
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 arasındaki sağ-sol, alevi-sünni çatışmalarını, solcu-devrimci-ulusalcı gençlerin katledilmesi, bir plan çerçevesinde ve devletin kontrolünde toplumsal dönüşümleri (imam hatip okullarının , camilerin çoğaltılamsı, şulebaş türbanın dayatılması, tarikatların aktifleştirlmesi, sol sendika başkanlarının katledilmesi ve katillerinin ödüllendirlemesi ve en son günümüzdeki cahil -bayağı-hırsız kripto gürühun egemen yapılmasını günümüzde ortadoğu'nun neden kan gölüne döndürüldüğünü anlayabilmek için Soner Yalçın'ın Efendi 1, Efendi-2 , Bu İslamcılar o Müslümanlara Benzemiyor, Siz Kimi Kandıryorsunuz, Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün Şebeke, Tekeliyet-1, Tekeliyet-2, İsyan-1, İsyan-2, Gizli Tarih, Sırlar, İsimlerin İbranileştirilmesi, Caligula, Türkiye Büyülü Hapishanem, Sol Müdahale ve diğer kitaplarını okumayı öneriyorum.
Denizlerin ve diğer iyi yürekli yiğit insanların yok edilmelerinin asıl amacının günümüzdeki BOP=BİP projesini gerçekleştirmek olduğu adını andığım yazarların kitaplarında çok açık yazılmıştır.
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temeline dinamitin konulduğu gün Haziran 1967'dir.
1967 yılında yapılan Arap -İsrail savaşında, İsrail'in 6 gün gibi insanlık trarihinde an sayılacak bir sürede Arap ordularını ezip , topraklarını 20 kat büyüterek artık "geçici korsan bir devlet değil" , kalıcı büyük güçlü bir devlet olduğunu kanıtlamasıyla TC'nin yıkımı başlamıştır. Yani bugün kamu kurumlarının tabelalarındaki TC'nin sökülmesi anlık bir olay değildir, yaklaşık 50 yıllık bir sürecin son aşamasıdır.
Prof. Dr. Yalçın Küçük, " Türkiye'deki İsrail , Filistin'deki İsrail'den çok daha güçlü" diye yazmıştır .
daha fazla
Everest Yayınları
- Puan vermedi
Darağacında Üç Fidan "Belgesel Anlatı" Poster Hediyeli
Nihat Behram
- Everest Yayınları
- 2000