- 7 Ağustos 2010'den beri üye
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
(ŞAİRLERİN ÖZ YAŞAM ÖYKÜSÜ OLMAZ.ONLARIN ÖZ YAŞAM ÖYKÜSÜ YAPITLARIDIR...)
Fakat zulamda biriktirdiğim, şiir ve şair hakkında bir kaç cümle yazabilirim...
Her şair, şiirine kendi rengini karmalıdır. Şairler, yüreklerinin kıpırtılarını, her biri ayrı bir kültürel atmosferden mayalanan duyarlıklarını şiirlerine taşıdıkları zaman özgünleşirler ve özgürleşirler...
Edebiyat dünyasında “erk” olduğunu bas bas bağıran adamlar hep vardı ve hep olacak...Bir anlamda “yazgı belirlediğini” savlayan o unsurların karşısında tıpkı bizim gençliğimizde yaptığımız gibi mürit olmaya koşullanmış cemaat aklı ile değil, birey aklı ve duyarlığı ile yaklaşmayı başaranların, özgürce üretebilmeleri için en bariz engeli aşmış sayılacaklarına inanıyorum...
Bir şairin, bugün şu saatte oturup da yarına kalacak bir şiir yazayım, diye bir derdi olmaz. Böyle bir takıntıyla yazan adamın şiiri de kalmaz. Şimdi bu toplumun kendisi gibi edebiyatı da bir homojenleşme yaşamakta. Manipülasyon galip gelince her şeyin içi boşaltıldı, her şey anlamından yalıtıldı, çarpıtıldı, iğdiş edildi; şimdi de 'şiir neden bir şey anlatır ki?' diye sorabilen bir hastalıklı refleks dolaşıyor. Bu, manipülasyonun başarısıdır. Şiir, bu yabancılaşmaya karşı bireyin tinsel yanını geliştirmek için de bir işlev üstlenmelidir. Yazdıklarımızla anlaşılır olmaktan neden utanır olduk? İşte bu, modernitenin, şairleri de hem nesnesi hem öznesi kılan kuşatmalarının bir sonucudur.
Şair, çalışma masası ile dışarının gürültüsü patırtısı arasında tercih yapması gereken kişidir; pazarın rekabet ilişkileri bize bir şeyler dayatırken, inadına reddetmeyi bilen kişidir. Ne yaptığını bilen, bunu bilirken de attığı hiçbir adımın hesabını hiç kimseye vermeye mecbur olmayan kişidir.
Evet, aslında manevra alanı çok kısıtlanmıştır, ama şair, bu kısıtlanmış alanda zamanı geldiğinde trapez yapabilen kişidir. Siyasi anlamda bir sorumluluk duyuyorsan, önce kendi vicdanına, sonra kamu vicdanına hesap verecek, doğrunu ortaya koyacaksın; etik bir kaygın varsa onu ifade edecek, restini sakınmayacaksın… Olmadı, benim yaptığım gibi susacaksın ve susmanın da bu kaygan zeminin karmaşasında bir estetiği olabileceğini bileceksin.Onanmayı değil, lanetlenmeyi göze alan adam şair kişidir. Bilinci özgürdür; herkes kendi cemaati, tanrısı adına ona ne söylerse söylesin oradan yürümeyi bilen kişidir.
Bir şiirimle şöyle tanımlıyorum şiiri/
sınadım kendimi acının şakaklarında...
dokunaklı, bir keman’ın sesine gömdüm sensizliği...
böyle kan revan sevgilerde,
kendimi şiirlerden asıyorum!..
herkesin yalnızlığının, su aldığı bir yerde...
özgürlüğü kuşanalım sevgilim-
aşkın toplama kamplarında!..
ıssız bir patikanın karanlık geçitinde,
ellerimde tutuklanmış bir akşam
ve yamalı yüreğim-
bu infaz gecelerde,
kendimi şiirlerden asıyorum!..
çünkü şiirdir payidar kalan.
inanmışım-
inanmışım!..
Şiir adına çok konuşmayı değil, şiirin bizzat kendisiyle konuşmayı önemseyen biriyim ama Yabancılaşma olgusunun boyutlanacağı bu yeni çağda, heba edilenin, yitenin çürümeye terk edilen cesetlerine baka baka, hayatı ve insanı savunacak şiire yapılabilecek yüzlerce tanımdan biri olarak tomlumsal zehirlenmelere bir panzehirdir şiir...
Bir okur olarakta, bir müzisyen olarakta ve şiir yazan biri olarakta fikirlerim, doğrularım bunlardır!..
İdeolojik hiçbir cemaat ve hiçbir kuruma veya örgüte bağlılığım yoktur.Çünkü sanatçılar ideolojiler üstüdür!..
Unutulmamalıdır ki, 'kimse başarı merdivenlerini elleri ceplerinde tırmanmamıştır'...