- 17 Haziran 2008'den beri üye
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
http://www.karadenizvira.com'
sitenin sahibiyim.. baş yazarıyım...Arkadaşlarımı günlük yazılarıma bekliyorum...
http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=63380'
Burada olmayan paylaşımların Milliyet Gazetesinin Blog potralinde...Beklerim sayfamda.İlginizi çekeceğini umuyorum...
AŞIK OLDUN MU
Denizde çok yüksek dalgalar. Hava rüzgarsız olmasına rağmen bu böyle. Açık denizlerde,uzaklarda hava iyi değil. Deniz, sahil yolunu siniyor galiba! Doğanın gücü karşısında insan oğlu çaresiz. Bu haliyle çok küçük, beceriksiz.
Atölyemde dalgasız huzurlu denizler yaratmaya çalışırken birisi geldi, oturdu. Güzeldi... Masamın üstünü karıştırdı. Sonra, damdan düşer gibi:- 'Sen hiç aşık oldun mu'? dedi...
Resme dalmıştım...
Ne yapmalı şimdi?
Nasıl anlatmalı bu güzele aşkı...
Yüzüne baktım,'Evet oldum de' gibi bir tavrı vardı. O' nun beklediği cevabı, benim içimden geçtiği gibi verdim:-'Hem de çok, her şeye aşığım'... 'Şiir yazan,resim yapan, müzikle bunca yıl haşır neşir olan adam aşık olamaz da kim olur? '. 'Aşk olmadan bunları yapmak imkansız', dedim....
O, harekete hazır yelkenli gibi hafif bir rota değiştirirken, ben Yunus’dan bir dörtlüğü fırlattım kendisine:
'Ne var eğer Yunus'da ki
Aşk içinde zerre ise
Aşk adıyla kaim durur
Yer ile gök çark-ı felek' dedim.
Bir hediye verecekmiş gibi çantasını karıştırırken, Yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi. ' Rahatsız ettim galiba' dedi, çekti gitti...
Metin Topçu
Her sanatçı madde üzerinde yeni bir ruh arar...Sanatçı herkesin iddia ettiği gibi yalancı, olmayan dünyalar yaratmaz...Olanı farklı bir pencereden bize gösterir. Şiir de böyledir, yazıda böyledir, resimde öyle...Şifreli bir kase koyar önümüze.Ben bu şifreleri hazırlamakla veya var olanları çözmekle meşgulüm. Hazır şifreleri çözmeye çalışırken bulduklarımı çeşitli yollarla insanlarla paylaşıyorum...Bunlar, seyredenlere, dinleyenlere başka bir tad verir... Aaaa! diyerek hayretle bakar bildiği olaylara, nesnelere...Burada bir kandırmaca yoktur aslında...Olanı gösterme ustalığı vardır... Görmeyi öğretme sanatı vardır. Açık körüz çoğumuz...Fakında değiliz bir çok yaşamın...Ben anları, yakaladığım anları görerek, duyarak donduruyor, milyonlarca kareden kendimce yakaladıklarımı insanların önüne getiriyorum, sanatçının görevi bu. Oradan insan kendince bir yorum çıkaracak. “evet bu vardı” diyecek biraz sonra...Bu alış veriler karşılıklı...Her ağaç nasıl kendini çevreleyen topraktan beslenirse sanatçı da onu kucaklayan sarıp sarmalayan toplumdan alır gıdasını... Büyür gelişir ve vermeye başlar aldıklarını... Çünkü sanatçı kendi dünyasını, kendi geçmişini ortaya koyarken bu aynı zamanda toplumun da dünyası ve geçmişidir..Sanatçının gelecek kaygısından değil bu çabaları maddi olarak. ama manevi olarak insanın daha bir güzele gitmesi heyecanını görev olarak yüklenmesidir... Kendi geçmişi ve toplumun geçmişini irdelerken geleceğe ışık tutmanın heyecanıyla çalar enstrümanını,oynatır kalemini.bir iz bırakmak hatırlanacak bir iz bırakmak için...Bu çok insani bir duygu tabii...İnsanın yaratıldığından beri en büyük kaygısı unutulmak....İlk insanlar keyfi için yazmadı taşlara düşüncelerini...Modern insanda kendini kanıtlama unutulmama iç güdüsüyle bir şeylere sarılıyor...Sanatçı işte bu duygu temelinde hem insanlara bir şeyler hatırlatıyor, hem kendini ispat edip kayda geçiriyor eserleriyle...Gazetede makale yazmak oradan insanlarla duygu ve düşüncelerini paylaşmak geldi aklıma. Fırtına gazetesi bana fırsat verdi.Bu gün itibariyle 160 makalem yayınlandı bir sene içinde. İnsanların yazılanları kesip saklaması inanılmaz bir duygu veriyor yazana, bunu yaşıyorum...Bu duygu günlük bir gazete çıkarma fikrini oluşturdu ve ViraHaber isimli renkli bir gazete sahibiyim şimdi...Tam bir tatlı bela...Resim de bu çabaların baş köşesine oturanlardan...Görmeyi öğreniyorum bir bakıma…Veya gönlümde dondurduğum bazı kareleri insanlarla paylaşıyorum… Velhasili Ben bir durakta durup akıp giden hayatı seyredemem. Orda da, o yolculukta yaşananları bir şekilde kaydetme görevim var: Şiirle, resimle, yazıyla müzikle...Ve o trenin içindeyim toplumla birlikte, seyahate memuruz zaten...Ve yaşadığım biçimle uyumlu hayaller kuruyorum...Etrafımdaki her şey, bütün güzellikler dikkatimi çeker...Saygıyla bakarım her şeye...Büyük bir hürmetle...Yaratanından dolayı...Bu güzelliklerin bozulmasına karşı çıkarım her platformda. Çünkü makul insan olmadım hiç.Uyumlu değilim çoğu kez veya hep...Çünkü müthiş bozulmaların yaşandığı günümüzde insanı değerleri korumak için ölümüne mücaddele etmeli insanlar.En başta sanatkarlar...Hayatında isteklerinin pek çoğu gerçekleşmiş biri olarak çok mutluyum. Havalarda dolaşıyorum desem yalan olmaz. Ailem en baş sebep mutluluğuma. Onları istediğim şekilde yetiştirdiğim için çok mutluyum. Orada hiç bir sorunum yok.....Ama aynı oranda da dertliyim... Yaşadığım çevre, ülkem, insanlık istediğim seviyede değil...Hala buralarda insanlar spor yapmıyor, resim yapmıyor, hala ülkemde sanat ve sanatçı en üst düzeylerde değil. Dünyada hala bebekler günahsız insanlar öldürülüyor...Nasıl mutlu olabilirim gerçek manada...Ama bu ümitsizliğe düşmeme sebep olamaz, olmamalı...Daha çok çalışarak, daha güzel eserler vererek toplumsal sorumluluğumu yerine getirmek ve bu yolla mutluluğa ulaşmak istiyorum...En büyük mutluluk en güzele ulaşmaktır...bir makalemden alıntı..................
Metin Topçu