- 17 Kasım 2009'den beri üye
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
Ali Gözütok kimdir?
Ak Deniz bölgesinde, Torosların ötesinde, göller yöresinde, yörükler yaylasında, üç dağın arasında bir il var, adı Burdur. Ey yolcu, geçme dur,
Etrafı pür nur, Burası Burdur.
Ali Gözütok, bu ilin bir köyü olan; Havasında ardıç kokan Çallıca
( Eğneş) adında bir köyde, kargı üstü toprak damlı bir evde 1937 yılında doğmuş bir çocuktur.
Gözütok’un çocukluğu bu köyde kıraç tarlalarda burçak yolarak, kuzu güderek, yarı aç yarı çıplak geçmiştir.
Yokluğun çilesi, sineye çökmüş,
Damla damla göz yaşını, hamura dökmüş,
Şükredip ekmeği, kaç kere öpmüş,
Soba yüzü görmemiş, bir ananın oğludur.
Ailesi, daha iyi şartlarda yaşamak ve çocuklarına, daha iyi imkanlar sunmak ümidiyle, 1944 Yılında şehir merkezine, yani Burdur’a göç etmiştir.
Ali Gözütok İlk, Orta ve Lise tahsilini, Burdur’da tamamlamıştır.
1957 Yılında Burdur lisesinden mezun olmuştur.
1961 Yılında da A.Ü.İLÂHİYAT FAKÜLTESİNDEN mezun olmuştur.
Çeşitli okullarda öğretmen ve okul müdürü olarak görev yapmıştır.
Muğla İ. H. Lisesi müdürü iken T.R.T. Haber muhabirliği de yapan Ali Gözütok, 1976 Yılında T.ÇİMENTO SANAYİİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE, Eğitim ve Neşriyat müdür muavini olarak naklen atanmıştır.
1983 Yılında Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan, “SINAİ EĞİTİM GELİŞTİRME MERKEZİ” ne, İDARİ İŞLER BÖLÜM BAŞKANI olarak görev almıştır. 1986 yılında tekrar öğretmenliğe dönen Gözütok, 1988 yılında kendi isteği ile emekli olmuştur.
Evli ve iki çocuk babasıdır. Antalya da ikamet etmektedir.
GÖNÜL IRMAĞINDAN, SEN MİSİN ve GÜLCE EDEBİYAT AKIMI ŞİİR TÜRLERİ VE ÖRNEK ŞİİRLER adı altında üç şiir kitabı yayınlanmıştır. Şiir yağmuru adı altında çıkarılan bir kitapçıkta ilk on şiiri yayınlanmıştır.
Ayrıca Gülce edebiyat tarzında, Kur’an da adı geçen Peygamberin hayatını yazmıştır. 768 Sahifeden oluşan bu eser 214 yılında okuyucuları ile buluşturulmuştur. İşte Ali Gözütok budur.
ŞAİR VE ŞİİR HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ
Şair: Ne yazdığının yanı sıra, niçin ve nasıl yazdığının bilincine
vakıf kişidir. Aynı zamanda şair üstün becerisinin hünerini bilen ve onu izah edebilen bir tılsım ustasıdır.
Fuzuli diyor ki; “İlimsiz yazılan şiir, esası olmayan duvar gibi yıkılmaya mahkûmdur.”
Şiir ise, beş duyumuzu kaynaştırıcı, maddi ve manevi bütün eşya ve hadiselerin deryasına sıçramak isteyen başıboş kıvılcımlar hareketidir.
Şiir mutlak hakikatin arayıcısı olmalıdır. İlim hakikati, akıl yoluyla arar. Attığı her adımın hesabını daima bir sebebe bağlayarak verir.
Şiir ise, alet diye fikri, duyguyu ve düşünceyi kullanır. Ona meşakkat çektirmez. Şairini zaman ve mekân kayıtlarının üzerine iter.
Onu bazen mükâfata boğar, bazen de dertten derde sürer.
Şiir, mukaddes Kudret sahibinin bir lütfudur.
İnsanlık var oldukça, şairini yaşatır. Fanilik gömleğini giyen sahibini, ahirete uğurladıktan sonra bile insanlık var oldukça onu yaşatmaya çalışır.
Şiir kâğıt, Kalem, yazı icat edilmediği zamanlarda bile, mesafeleri kolayca kat etmesini bilmiştir.
Yurdun bir ucunda türkü olur, öbür ucunda söylenmeye başlar.
Sanki Rüzgâra ortaktır. Sanki gün ışığının arkadaşıdır. Onunla yayılır dünyaya..
Beşikten mezara, sazdan söze, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa, köy odalarına düğünlerden düğünlere dolaşır durur.
Beni asıl büyüleyen, yazılan şiirlerin koskoca bir ulusun bir anda ortak nabzı oluvermesidir.
Aşılmaz kale duvarlarını aşan, Yeniçerilerin ve mehter davulunun kahramanlık destanını sunan, surlarda gedik açıp bayrakları dalgalandıran bir güce sahip olmasıdır. Sarayların veliaht odalarında türlü sazlarla söylenerek hayat bulmasıdır.
Gemilerin yelkenlerini şişirerek rüzgâra güç vermesidir.
Atalarımızın ana yurdunda dikili bulunan “ORHUN” Abidelerinin üzerine nakış nakış işlenerek asırlar ötesinden hala sesleniyor olmasıdır.
Bu ses: “Ey Türk, Ey Oğuz Beyleri işitin!
Yukarıdaki mavi gök çökmezse,
Aşağıda yağız toprak delinmezse, senin dilini, senin töreni kim bozabilir?”
Güzeli, iyiyi, faydalı olanı buluverdi mi, onu bağrına basar asırların ötesine taşıyıverir.
Kalıcılık ölmezlik ve unutulmazlık, şiirin ellerinde gerçek oluyor. Şiir bilgiyi, ilmi irfanı taşımakla kalmıyor, şairini de yaşatıyor. Şimdi toprak olmuş, yerin altında mahşeri bekleyen kişileri, yerin üstünde yaşatan şiirdir diye düşünüyorum. Yazdığım şiirlerde, okuyana bir mesaj vermek istiyorum.
Şair ne yazdığının niçin yazdığının bilincinde olmalıdır diyorum.
Bu duygular içinde şimdiye kadar yazdığım şiirlerden, sadece tasavvufla ilgili olanlarını sizlerle buluşturmak istedim. Umarım beğeni ile okursunuz.
Saygı ve sevgilerimle. ALİ GÖZÜTOK