Ertürk Mustafa
21.3.2020 11:18:09Çok güzel bir özlem belgeseli
diyesim geliyor anlatılar
yerler yaşam şartları
insanları insan tip ve
anlatım konularıyla
gözlerimin önündre bir filim şeridi gibi canlanır oldu. Tabii bu ara da beni de çoıcukluğumun geçtiği
yerlere yörelere anılara götürdü.
İş unutamadığım ve köylümüz dilinde bir mesel anlatımı olmuş bir anı
Köyün sığırcısı ( nahırcı) olduğu gibi danacısı da olurdu. Danalar iki yaşına kadarı eşeklerle (merkep) karışık olurdu.
Çocukluğumun 10 -12 yaşışıma kadar olan dönemin kadim çobanı
Mılla Dayı'mız idi. Deli dolunun biriydi. Seferberlikte dağda saklanmış kala kalmış derler.
Fakirdi yoksuldu hem dana haklarından toplanan ' daban hakkı ' denen heyetçe kararlaştırılmış olan buğday ve kolu komşu hayır severlerin yardımıyla geçinirdi, Oğlu gelini torunları da vardı elbet. Birde kendisi gibi yaşlı Gavre hatunu vardı ki sevimli tonton mu ton ton bir Gavre hatunu tüm köyün.
İşteHer bahar köy halk zurisi toplanır o sene danalar kime verilecek mal ve eşek başına ne hak verilecek kararlaştırılırdı.
İlginçtir muhtara daha nice ileri gelenlere rağmen gerek sığır (nahır) gerek dana konusunda son söz Mehmet Ali amcanındı. Tartışmasızb Neyse!
Köyün dana sorumluluğunu böylece Mılla Dayıya verdikten sonra
sabah sığırından sonra güneş köyün üstünü aldığında Mılla Dayı deyneğini alır köyün mal toplanma alanına gelir. kadınlar da danalarını salıp alana getirirler. GĞetiren getirdi getirmeyenlerin asla ayaklarına gitmezdi. Alanda ve alan etrafındaki dana merkep toplar yavaş yavaş yaylım yolunu tutar. Geç kalanlar kendileri yetiştirirlerdi..
Ha şunu özellikle belirtmeliyim. Evinde çıkar çıkmaz önünde hiç bir dana f