MARTsağanak bir yağmur eşlik etmişti ilk gözgöze gelişimize. akıl baştan gitmişti anlamsızca yürümüş bildiğimiz yollarda kaybolmuştuk saatleri oyalamak adına çocukca, oyunlarla uzattık ayrılık vaktini ama saat oniki’de külkedisi olmamayı başaramadım... gitmiştin/bakakalmıştım ardında...yağmurla başbaşa sonra... bembeyaz bir örtü örtmüştü doğa tenimizdeki gökkuşağına eşlik etmek için mısırı koçanından,kozalağı çamından ayırıp yaktık inadına onlar yanarken,bizde tende yandık biz onları seyrederken, onlar bizi kıskanarak ısıttı ama saat oniki’de külkedisi olmamayı başaramadım... gitmiştim/arkamdan bakakalmıştın...karlarla başbaşa sonra mı..? bahar hüzündü,ayrılıktı kahır mektupları yazdığım umudu haziran’a yüklemiştim külkedisini masal kitabının arasına sakladım anıları koynuma aldım her gece sessizlik cümleleri yakıyordu yüreğimizi gitmemiştin/gitmemiştim/giden yoktu ...ayrılıkla kalakalmıştık başbaşa... ve sonra... doğum günümü ilk kez bu kadar çok anlamlı bulmuştum haziran’ı kucaklıyasım vardı bir sabah, sen diye... ve yine sen diye öpmek vardı haziran’ı titreyen sesini telefonda duyduğumda... temmuz,ağustos daha çok yakacaktı anlaşılan koskoca çınarlar boyun eğecekti dallarıyla bizi selâmlamaya gölgelerinde,gölgelerimiz el ele,sarmaş dolaş saatlerce,günlerce... deniz hem sakin,hem köpüklerini kıyıya vururken dudaklarımız özlemin acısını çıkartacaktı saat oniki’de kahkahalar atacaktık çocukca kahvaltıyı beraber yapmanın huzuru mutluluğuna, temmuz,ağustos eşlik edecekti güneşle... ve...sonra’ları kaldırdık en sonunda şimdi diye başlıyoruz cümlelerimize sen orada ben burada aradaki uzaklık özlemle ısıtıyor içimizi hasret biriktiriyoruz, vuslatlarda bolca harcamak için... Ayşe yayman 23.03.2007 |