HAPİSHANE İÇİNDE AĞLAŞIR YÜREK....
’Bir mahkumun hatıra defterinden esintiler....’
Hücreler mekanımız,parmaklıklar sığınak, Kaderin cilvesinde ağlaşır ruhlarımız... Küçücük bir pencere tesellinin doruğu, İçimize gömülür o kanlı ahlarımız... Kulaklarımız hasret ’yavrum’ diyen sözlere, Kendi kurbanlarını öğütür çarklarımız.... Sayımlarda anlarız; akşamın olduğunu, Yavuklu’ dan bir mendil siler gözyaşımızı... Bilmeyiz her gönülde şefkatin olduğunu, Bölüşürüz kardeşçe ağulu aşımızı... Görüş günlerini ilmek ilmek çekeriz, Boynu bükük duvarlar söylerken şarkımızı... Gönlün gonca bağına hicranları ekeriz, Çeviriyor bir zalim dönmeyen çarkımızı... Hapishane önü hicran tarlası, Gözyaşları yıkar duvarlarını... Gönlümüzde hasret kangren yarası, Duyarız ruhumuzda hayat şamarlarını... Kör zindana düştüm Ayşe kundakta, Bir buse almadan ayrıldı yolum... Bülbül haber verdi kanlı şafakta... Kelepçeli ruhum kırıldı kolum... Son pişmanlık fayda vermez insana , Sabrın meyvesini tatmak pek zordur, En acı sözler gelse lisana, Susmak...Hicranın acısı kordur... Hasretle ölür de girip çıkmayan, Elleri havada ,gönlü tam esir... Dönüp arkasına yola bakmayan, Kendi gönlüyle dertli söyleşir... Şüphe gönülleri kemirir bütün, Yavuklu nerde ,yavrular nerde, Teselli olur bir içim tütün... Gözlere çekilir bir kalın perde... Ne altıma taht isterim, ne başıma taç... Gönül huzuruna yelken açarım, Gönlüm yare değil ;sevgiye muhtaç, Kendi hür dünyama sürgün kaçarım Musa DOĞRUER(Teslimi) 9 mayıs 2015. |