Ben yaradandır
İyilik ve kötülük arasında süregelen bir kavgadır insanlık tarihi.
Çelişkilerle dolu bu yaşamda, ne yaparsak yapalım, kim olursak olalım, nihayetinde yok olacak bir bedenin mahkûmu olmak, yaşamın anlamını bulmak, içsel döngünde ’’ben’’e ulaşmak, o ’’ben’’i insan etmek zor zanaattır.. "Ben" sonsuzluktur..Yani evrendir. Gerçek nedir ? Gerçek varlığın tekliğidir. Kainatın bütünlüğüdür teklik ve insan bu tekliğin bir parçası.. İnsan doğası, doğadan bağımsız değildir. Hayatın bir anlamı vardır. Anlamı arayan da insandır.. Anlam katan da, anlamsız kılan da insandır. ’’Ben’’ kimdir?‘’Ben’’i genler mi belirler, çevre mi? Bence her ikisi.. Biri içsel döngü ki bu ’’yaşam’’dır. Sevgi, aşk, onur, bilgi, fedakârlık, güzellik, dayanışma, üstüne içinde bir yaşam kurmak kendine katacağın anlamdır.. Diğeri dışsal döngü ki bu ’’hayat’’tır, kainattır. Hayvanların, bitkilerin, toprağın, suyun, havanın, ağaçların, dağların, okyanusların, ırmakların, yıldızların, güneşin, çiçeklerin, kuşların varlığına eşitlemektir içsel ’ben’liği. ‘’Ben’’, bedenimizin sınırlarında mı sonlanır? Hayır. Nefesinizi tutun 3 dakikadan sonrası beden ölümüdür.. İçimize çektiğimiz havayı da, kalbimiz kadar, ellerimiz kadar ‘’ben’’ olarak kabul etmemiz gerekir.. Bitkiler olmasa soluduğumuz hava üretilebilir mi?. Bitkiler de, ‘’ben’’imizin parçaları değil mi? ‘’Ben,’’ tüm bu kainatın varoluşunun tamamından ayrı ve bağımsız bir olgu olarak tanımlanabilir mi? İnsanı ruh ve beden olarak inceleyelim. Kainat ve dünya ile karşılaştıralım. Beden olarak baktığımızda doğanın tüm özelliklerinden bağımsız değil. Dünyanın %75 i su ile kaplı.(denizler-okyonuslar-nehirler) İnsan vücudunun da %75 i su gerisi et-kemik-yağ. ( yeni doğan bebekte ise % 90 su yaş ilerledikçe suyun yerini yağ dokusu almaya başlar.) Dünyada ki kara parçaları ile insan vücudunda ki et-kemik oranı eşit.. Dünyada ki su alanları ile insan vücudunda ki su oranı eşit. Periyodik cetvelde ki elementlerin çoğu bünyemizde mevcut.. Azot-demir-magnezyum-kalsiyum-potasyum vs.. Bu elementlerin eksik ya da fazlalılığında beden de sorunlar çıkıyor.. Toprak da olduğu gibi.. Verimsiz toprak ile vitaminsiz insan aynılığı.. Demek ki evrende ki dengeyi ve uyumu bünyemizde taşımaktayız. İnsanın ruhsal yapısı yada ruh hali ile doğayı karşılaştıralım.. Tüm doğa olaylarının karşılığı hepimizin ruhunda mevcut.. Mutluluğun karşılığı-doğanın yeniden yaşam bulduğu bahar mevsimi, iyi havaların başlangıcı. Lapa lapa yağan karın görselligi dinginlik ve huzur beyazın naifliği sadeliği bir arınmışlık hissi.. Fırtınalar kasırgalar içsel kavgalarımızı depresyonu anlatmaz mı?.. Depremler kırılmalarımızı, enkazlarımızı, hayal kırıklıklarımızı dibe vuruşumuza benzemez mi? Yanardağların lav püskürtmesi öfke patlamalarımızı yakıp yıkmalarımızı betimlemez mi?.. Sel taşkınları ise kaş yapayım derken göz çıkarmak halimize nasıl da benzer. Aşırı yağmur yağınca, bereket yerine sel ile toprağa zarar verir öyle değil mi? Yağmurlar ağlama duygumuzun karşılığı değil mi? Çok üzüntülü olup günlerce ağlamalarımız, günlerce yağan yağmura benzemez mi.. Yağmur sonrası açan bir güneşle doğan gökkuşağı üzüntülerin ardından gelen ferahlama hissi gibi olmaz mı? Ohh içim açıldı demez miyiz? Örnekleri daha da çoğaltabiliriz.. Neden kırlara dağlara yeşil alanlara toprağa yakın olduğumuzda kendimizi huzurlu hissederiz.. İçimize doğan o mutluluk hissi doğanın yüklediği enerji değil midir? Doğadan uzaklaştıkça iç sıkınıtısı artar bunun ne kadar farkındayız? İnsan doğadan koptukça içinde ki ’’ben’’den de kopuyor.. Kötücül oluyor.. Gaddar ve şefkatsiz oluyor.. Bencil oluyor ironidir ’’ben’’ olgusundan koptukça çirkin bir bencilliğe saplanan oluyor.. Sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarak da hasta oluyor insan.. Doğadan koptukça doğallığını yitiriyor insan.. O halde doğaya uygun yaşamak her bakımdan doğal yasamak hedef olmalı insanı iyileştirmek adına.. Doğadan ve doğal olmaktan uzaklaştıkça insan, huzursuz, mutsuz, pesimist oluyor.. Gittikçe kendine yani ’’ben’’e yabancı olmanın hırçınlığında, insan canavarlaşan ruhsuzlaşan duyarsız bir canlıya dönüşüyor.. Kısaca "BEN" yaradandır..Doğadır-Kainattır..Sonsuzluktur... ’’Ben’’ sınırları Aklımizı aşar, tıpkı Kainat gibi.. Akıl işlendikçe level atlar. Aklınızı tıpkı toprak gibi işleyin.. İşlenmeyen akıl nadas kalır.. İşlenen aklın mahsülü zeka-vicdan ve hasad sonu ’’ben’’ likdir.. |