Hangi Taşı Kaldırsam Altında Hüzün
İçimden hangi taşı kaldırsam altında hüzün
bir kuş yeniden hatırlatabilir mi unutulmuş bir göğü kucağında yıldızlar taşıyan bir çocuktum o zamanlar henüz bilmiyordum okyanus diplerindeki suyun bile vurulduğunu içindeki yaradan ezgilerini yitirmemişti çingene çocukları silinip gitmemişti dilimizden türküler mezarlara dönüşmemişti binalar şehirlerin orta yerlerinde sevdalar sessizce uzaklaşıp gitmemişti güvercin renkli avlulardan böylece bir hayat gelip geçti dışımızdan evet tamamen bizim dışımızdan derin kuyularda döllenirken su kendi kendine sonra ağzının içinde ıslak bir ürperti uzun uzadıya rüzgarlar gönderdin bana harlansın diye ateş yırtılsın diye gül yaprağı sonrası geceler içinde çırılçıplak bir sızı sonrası üzerime kapanan içimin ağır demir kapıları sesini duymak çocukluğuna göç edişi gibiydi insanın sesin ağır ağır esen rüzgarlar gibi bilinç altıma işleyen biraz direniş biraz devrim çok ıssız çok durağan ve mutlaka savunmasız geçersem eğer sesinin kıyılarından yaşamak diyorum yarım yamalak bir gelincik sapı kadar kırılgan İçimden hangi taşı kaldırsam altında hüzün yok unutmadım hala iki elim aşkta ve sesin hala serseri bir deniz gibi büyüyor şuramda... M.Akyıldız |