İyilik, iyilikten, kötülük de kötülükten doğar. buda
Hüsnü Sönmezer
Hüsnü Sönmezer

MAHPUS

Yorum

MAHPUS

( 2 kişi )

1

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

1826

Okunma

MAHPUS

MAHPUS



====MAHPUS====

Hep öğleden sonraları düşerdi güneş
Hücresinin penceresinden
Her gördüğünde coşkulanırdı
Sevinirdi yürekten
Yazın göremezdi hiç
Tam tepeden geçtiğinden
Kışınsa
Öğleden sonra iki saat girerdi
Süzülerek sessizce
O yirmi santimetre karelik pencereden
İyice güneye yattığından
İstemezdi yazın gelmesini hiç
Hep güneşi özlerdi
Yaz boyu
Acıları depreşir
Yüreğindeki dertleri artardı
Güneşsiz günlerinde
koyu koyu
Duvarlara yazardı acılarını hep
Kederinden
Dördü de kaplıydı yazılarla
Boydan boya
Dolu dolu
Kızardı kötü talihine hep
Yine yazardı içten içten
Söverek küfrederek
“imanına,allahına
kitabına senin kör talih”
Diye diye okurdu
Gelmişine geçmişine
Yürekten hissederek
Kızardı kendine üstelik
“Ulan eşek kafalı adam
aptalsın budalasın manyaksın
beş para bile etmezsin”
Diyerek

Hep öğleden sonra düşerdi güneş
Hücresinin penceresinden
Önce başını tutardı
O incecik ışık kümesine
“Aklım başıma gelsin” derdi
“Beynine tükürdüğüm akılsız başım
Ulan ne diye uydun şeytana, ne diye
Zaptetmedin tetiği çeken parmağını
Ne diye
Ne diye
Ne diye eşşoğlu eşşek” diyerek
Sonra göğsünü tutardı
“Kalbim ısınsın yansın alev alsın
Bu yirmi sene nasıl geçer unutsun varsın”
Sonrada ayaklarını
Uyuşan ayaklarını tutardı
Sabah akşam oturmaktan hareketsiz duran
Bazen takılır kalırdı gözleri duvarlara
Dalar giderdi sessizce
Yanarak
İçin için ağlayarak
Yüreğini gizli gizli dağlayarak
Bakardı yazdıklarına
O günleri anımsayarak
Sonra başını
İki elinin arsına alır düşünürdü uzun uzun
Dalar giderdi gözleri derinlere
Kaskatı kalırdı hiç hareketsiz
Uzun saatler öyle kendince
Ta ki kaybolana kadar güneş
O demir parmaklı küçük pencerede

Hep öğleden sonra düşerdi güneş
Hücresinin penceresinden
Acıları azalırdı biraz her gördüğünde
Düşlerdi bir gün
Bu dört duvarın arasından çıkmayı
Dışarıda gibi hissederdi kendini
İşte o zaman
Mutlanırdı yüzü
Gülümserdi
Sonra aniden kendine gelir
Cereyan çarpmış gibi titrerdi
Çalışmazdı işte o zaman beyni
Kendini çarmıha gerilmiş gibi hissederdi
Kaybolmuş
Yitmiş
Yok olmuş gibi
Gözleri dolardı birden
Ağlardı
Hıçkıra hıçkıra hemde
İşte o anda
Sesini bütün hapishane duyardı
Yürekleri parçalanırdı
Üzüntüyle yalnızca dinlerlerdi
Sonra küfürler başlardı birden
En kötüleri dökülürdü dudaklarından
Anasını avradını kızını kısrağını
Birer birer sayar
Sıralardı
“Ah ulan ah anne ah ulan ah
Nerden verdin o silahı elime”
Kızardı işte
Kızardı o silahı verdiği için annesine
Kızardı kendi kendine
Sonra bir film şeridi gibi aklından geçerdi
Yaşadıkları sıra sıra
Anımsardı gün gibi
Mosmor olurdu yüzü
Kararırdı koyu kahve gözleri
Hep öğleden sonra güneş düşerdi hücresine
Biraz donuk
Ve birazda
Gölgeli gölgeli
Acının yüreğine düştüğü gibi

Hep öğleden sonra düşerdi güneş
Hücresinin penceresinden
Hep o içli içli
Güneşin düşmesini beklerdi
Bulutlu olduğu zamansa hava
Darılır içine kapanır
Boynunu büker küserdi
Ve düşlerdi o kara günü hep
En çok da evvelini
Neden satmıştı kardeşi
Babasının ölümünden sonra
Bu dağdan inmeye o yeri
Satmıştı işte
Okuyup gitmişti ya
“İhtiyacım yok bakamam”
Diyerek şehre
Önceleri iyiydi komşuluğu dağdan inmeyle
İşleyip duruyorlardı bahçelerini
Her türlü sebze meyve yetiştiriyorlardı
Birbirlerine zarar vermeden sessizce
Ama bir gün
Çalmaya başladığını fark etti
Karış karış toprağını dağdan inmenin
Her sürmede çapalamada
Bir karış çekiyordu sessizce
Dağdan inme kendi tarafına
Söyledi birkaç defa
Aldırmadı adam
Kendine çok güveniyordu
Izbandut gibiydi ya
Sustu bir süre
Kanun var devlet var dedi
Kışa bakarız çaresine öyle
Kendi kendine
Ama azdı adam
Karısına musallat olmaya başladı
Gizliden gizliye
Gözleri dönüyordu seyrettikçe neclayı
Fasulye kargılarının arasından sinsice
Necla da yamuluyordu sanki adama
Beğenildiğini öyle
Bir başka erkek tarafından
Hissettikçe

Hep öğleden sonra düşerdi güneş
Hücresinin penceresinden
O böyle geçmişi sessiz sessiz
İçi ezilerek düşündükçe
“Sütü bozukmuş” derdi hep
“sütü bozukmuş işte her ikisinin de”
O gün olmasaydı diye düşünürdü
Erken dönmeseydi pazardan
Yakalamasaydı onları
Saman çuvallarının üzerinde üst üste
Aklı uçuvermişti başından
Babasından kalma annesinin ona verdiği silahı
Çekivermişti birden belinden
Her ikisini de vurmuştu işte
O çılgınlıkla alınlarının tam ortasından
Sonrası malum
Tutup götürmüşlerdi hakimin huzuruna
Kaçamamıştı kanundan
Ama
Bir türlü içine sindirememişti mahpusluğu
Hep pişmandı
Ama hep pişmandı
İki soysuzu boşu boşuna vurduğundan
Değermiydi diye düşünürdü hep
“Değermiydi hiç
Bahçeyi satardım
Karımı da boşayıp başımdan atardım”
İşte bunun için yanar dururdu hep
Ağlardı için için
Pişman olurdu yaptığından
Acılarını hep güneşle paylaşırdı
Ona anlatırdı derdini
Onunla konuşur onunla söyleşir
Onunla bölüşürdü pişmanlıklarını
Her yaz gelişinde
Kışı özleyerek
Güneşi bekleyerek özlerdi
Öyle sessiz sessiz beklerdi
Kışın gelmesini
Hep öğleden sonra düşerdi güneş
Hücresinin penceresinden
Hep öğleden sonra düşerdi
Hüzmeli hüzmeli

Hep öğleden sonra düşerdi güneş
Hücrenin penceresinden
O sene bir türlü kış gelmedi
Sanki uzamıştı yaz
Daha beş sene olmuştu mahpus düşeli
On beş sene daha diyordu
“On beş sene daha nasıl geçecek
Birde güneşte gelmiyor artık
Dayanma gücüm bitti bitecek”
O gün çok özlemişti güneşi
Önce bütün duvarlardaki yazıları okudu bir bir
Sonra kızdı
Bağırdı çağırdı
Her şeyin anasına avradına sövdü küfretti
Bütün hapishaneyi ayağa kaldırdı feryatlarıyla
Ağladı
Ağladı
Ağladı
Sanki yüreği parçalanmıştı hıçkırmaktan
Bütün koğuşlar susmuştu
Onun ağıtlarını dinlemişlerdi saatlerce
Kötü talihine yakarmalarını
Sonra susuverdi birden sesi
İnlemeleri bitiverdi
“yoruldu” dediler diğer hücredekiler
“yoruldu bayılıp attı kendini”
Oysa hiçte öyle değildi
Sabahleyin yemek getiren gardiyanlar
İçerden ses gelmeyince
Açtılar hücrenin kilitlerini
Şaşırdılar
O güneşi beklediği pencerenin demirinde buldular
Asılı cesedini
Yazık dedi baş gardiyan
“içli adamdı
bir türlü
aldatılmışlığı ve mahpusluğu
içine sindiremedi
sindiremedi işte” dedi
Henüz daha soğumadan cesedi

Hüsnü Sönmezer 18.ekim.2014

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Mahpus Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Mahpus şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MAHPUS şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Kırık Kalem Şairi
Kırık Kalem Şairi, @kirikkalemsairi
27.10.2015 10:34:17
5 puan verdi
yürek sesiniz hiç durmasın saygılar..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL