SİZE BİRAZ HUZURU ANLATAYIM MI ?Şiirin hikayesini görmek için tıklayın köy yaşantısından bir ufak bir kuple
SİZE BİRAZ HUZURU ANLATAYIM MI ? Bilir misiniz iki katlı köy evini ? Her tarafı ahşap,tarih kokulu kilimlerle bezenmiş;duvarları var sevgiyle nakış nakış işlenmiş.Onu dokuyan başı oyalı köylü kızlarının sevdiğine olan aşkını ilmek ilmek yansıttığı el emeği göz nurunu.Yerler öyle parke veya kalebodur değil bildiğimiz tahta fakat üzerinde öyle vernik,cila falan bulunmaz emektar dedemin ustaca yontup rendelediği ve alnından akan terlerle cilaladığı tahtalarla döşelidir.Odaların hepsinde dört köşeli kapıları yine el emeği demircinin yaptığı kara menteşelidir. Odanın bir köşesinde şimdilerde şömine dedikleri ocak vardı arkasında da kara fırın. Ocakla ısınırdı ev öyle soba falan yoktu önceleri.Akşam oldu mu yanardı gaz lambaları camları da numaralıydı 5-6-7-8 diye büyüdükçe ışığı çok olurdu ama rahmetli dedem ninem yokluk içinde yaşamışlardı kısarlardı gaz lambalarını gaz bitmesin diye.😓 "Oğlum at ocağa iki odun aydınlatır evi şimdi gaz biterse kasabaya kim bilir ne vakit gideriz" derlerdi. Ne güzeldi ama o günler... Ne çok özlüyorum anlatamam. Akşam yemeğinde yerde sofra başına otururduk ortada bir tas çorba herkes aynı tastan yer içerdik kısık ışık altında, gaz kokusu da ne de güzel kokardı! Bazı geceler komşular akrabalar gelirdi ya da biz giderdik. Yaşlı dedeler başından geçmiş anılarını veya hikaye anlatırlardı. Öylesine candan anlatırlardı ki doyamazdık dinlemeye. Haa! bazıları keserdi yarıda ertesi günü iple çekerdik.Evlere dağılırdık artık saat ilerlemişti 21.00’i gösterdi mi bizim için geç vakitti.Sabah erken kalkılacaktı çünkü. Yataklar serilirdi yerlere ya da sekilere. Yataklar, yorganlar ve yastıklar yündü.Yastıklar uzundu baş tarafları dantelli olurdu gerçi onlar genelde misafirlere verilirdi ya. Sabahın seherinde o yüce davet gelirdi köyün camisinden Allahüekber Allahüekber ! O sesle uyanmakla bambaşka bir haz duyuyor insan. Hemen kalkarlardı rahmetli dedem ve nenem.Bizleri de uyandırırlardı. Küçüktük ya biraz mızıkçılık yapardık çocukluk işte. Dedem samanlığa (merek) sepetlere ot koyup getirmek için nenem de ahıra hayvanların altını temizlemek için giderdi.Sonra onları sağardı. İnekleri sağdığında bile süt mis gibi kokardı. Çünkü hayvanlarımız hep doğal beslenirlerdi ondandır ki eti de sütü de çok lezzetliydi. Hayvanların yemesi bitince dışarı salardık eve yakın yere su içmeleri için sonra tekrar kapardık yerlerine.Eve geçerdik nenem kahvaltı hazırlardı öyle kırk çeşit olmazdı sofrada bazen çorba içerdik bazen de peynir ekmek yerdik.Tereyağında köy yumurtası omleti (kaygana) olurdu Ağız tadı vardı her şeyde çünkü her şey doğaldı. Besinler gibi sevgimiz, saygımız da... Sevgi,saygı,hürmet hiç eksik olmazdı aile içinde ve dışında. Evet, güzel insanlar sevgili dostlar büyüklerim, arkadaşlarım, kardeşlerim! Anlat anlat bitmez o güzellikler sizlerle paylaşmak istedim. Yaşayanlar özlüyordur yaşamayanlar da özlem duyarlar böyle bir zamana eminim. Saygı ve sevgilerimle hep dost kalalım,mutlu olalım. Dönüp geriye baktığımızda "keşke" dediğimiz ne bir ömrümüz ne de bir günümüz olsun. Hepinizi Allah için seviyorum Yalçın DOĞAN 17.EKİM 2015 |