ÖMRÜMÜN SON BAHARI
Puslu bir pazar sabahıydı gökkubbem zifiri karanlık
Uçuşan kuşlar telaşlı yok mu yarınlara dair bir aydınlık Hüzün mü çökmüş ruhuma içimde deli fırtınalar Nedir bu bendeki unutulmuşluk nedir bu yalnızlık Ağaçlar geçen yaz mevsiminin hüznünde Dalları kurumuş yaprakları solmuş Beyhude geçmiş bir ömür sanki gördüğüm Sanki hiç yaşanmamış sanki hiç yokmuş Kan döküyor sanki yağmurlar gökyüzünden oluk oluk kan Güneş doğmaz olmuş dünyama ne doğudan ne batıdan Karanlığa bürünmüş dört bir yanım karanlığa Bu kadar mı hüzün çökmüş gönlüme güneş doğmaz mı artık yarınlara Şimdi mevsimin adı hazin bende aylardan acı günlerden yalnızlık Hiç olmaz mı umuda dair beklentilerim yoksa yersiz mi bu karamsarlık Yok oluşlara teslim olacak değilim unutulup gitmek istemem asla Umut olsun isterim geride bıraktıklarım haktan yanayım istemem haksızlık Biliyorum ümit ediyorum ki güneş doğacak hayallerime Hep güzeli düşledim hep güzel görüyorum gözlerimde Yeşerecek ağaçlarım dallar tekrar meyvaya duracak Ötüşecek bahçemde kuşlarım dert yağmurları bir daha yağmayacak Acıysa da yaşadıklarım soldursa da gönlümü Teslim olamam bu derde harap edemem ömrümü Şimdi içim rahat ölsem de gam yemem artık Bir varmış bir yokmuş derler ya geldik gidiyoruz artık Görüyorum uzakta olsa masmavi gökkubbem zifiri karanlık değil Yemyeşil dört bir yanım çoşkun ırmaklar var pırıl pırıl Güneş bir başka doğmuş bugün yoksa ömrümün son baharımıdır Açtım ellerimi mevlaya gidiyorum şimdi kavuşmak zamanıdır... SEDAT KESİM |