ÇARŞAMBA
Çarşamba’nın üstüne sağanak yağmur yağar
Topraklar yeşillenir ıslandıkça kaymağı Yıkanmış bir havadan eleğimsağma doğar Arkada renkli bir yay, içinde Canik dağı Dağlar delindi bir bir, vadiye set kuruldu İnsanoğlu nelere hükmediyor doğrusu Her bahar taşan suya betondan gem vuruldu Uslandı Yeşilırmak, duruldu köpüklü su Hele bir bak köprüden ırmağın doğuşuna Şehre girerken nazdan kıvrım kıvrım kıvrılır Güneş düşer caminin kurşun kaplı taşına Rüzgârla minareden ezan sesi savrulur Güdülen kan davası, işlenen cinayetler Kirli bir yama gibi duruyor tarihinde İnsan gibi yaşamak olunca tüm niyetler İnsan cehaletini görüyor tarihinde Bir zamanlar her gece kurbağa korosunun Bitmek bilmez şarkısı karşılar tanyerini Çarşamba, tarım kenti değil midir Samsun’un Fındık dalları almış sebzelerin yerini Bire bin, bire milyon veriyorken topraklar Günü kurtarmak için neden satılır yarın Para alıp satanda rehin kalmış sokaklar Aç sefil seni bekler evde çocuğun, karın! Çay mahalle, Hasbahçe, Sungurlu, Sarıcalı, Orta da Yeşilırmak, belinde dört kemeri Zengini çekip gitmiş, yüreği karıncalı Biraz zor anlaşılır Çarşamba grameri Çarşamba son toprağım, kazancım, bereketim Çekip gidenler duysun yüreğin sedasını Coşari der; Çarşamba, vatanım, memleketim, Ayrıldıkça yaşadım çoğalan sevdasını. İbrahim COŞAR |