OSTİM Sanayi Çocukları
Bir umuttur
Düşer yağlı kollarına Sarmalarsın onu Çekersin koynuna Baskıyla eğitilir azarla işlenir Hürriyet sanır ezilmişliği Bir günlük oyuna bile hasret bırakılmış Çırak diye hırpalanan Ostim sanayi çocukları Anahtar ve çekiç taşıtılır önce Küfür ile eğitilir ana avrat Kokmaya başlar nefesinde Yanmış yağ karpit potas Sömürü çarkına yeni bir dişli Bir zincir daha eklenir Dönerek çeker ondan sonrakileri Mengene ağzında boyanır sevdası Ağır ağır yaklaşmaya çalışır ışığa Kalfa olacaktır Sonrada ustası yaptığı işin Vurur hırsla çekice örse Öfkenin yüreğe vurduğu gibi Hasret kalmıştır sabah uykularına Doğan güneşe hasret Ustası olmak için sanatın Takmak için koluna altın bileziği Katlanır tüm baskılara Yaşları küçükmüş Benizleri solukmuş Ölecekmiş kalacakmış kimin umurunda Bir zincir daha eklensin çarka Bir dişli daha fazla dönsün yeter ki Zaten öyle söylemiştir babası Eti senin kemiği benim Bu sözlerle perçinlenir köleliği Büyürler küfür duya duya tokat yiye yiye Suyuna zehir konmuş Bıçaklar gibi bilenerek büyürler Yaralı parmaklarına İşeyerek birbirlerinin Altın bilezik Kölelik zinciri olurken bileklerde Gülen bir yüze hasret Tatlı bir söze hasret Açmaya başlar güller Tomurcuk güle dönüşürken Hayata bir sevda başlar Bir başka sevdadır bu Suyla değil Yanık yağ ile sulanmış Sımsıcak öpüşlerin özlemi çekilirken Bir türkü tutuşur dillerde Sevdadan yana hasretten yana Yaşanmadan yiten çocukluğu Bir özlem oluşturur dillerde Büyürler yavaş yavaş Ama hep çocuk kalırlar Ostim sanayi işçileri En güzelini öğrenmişlerdir küfrün Kendinden sonrakilere miras kalsın diye Oda ondan sonraki kuşaklara Öğretir küfür ile sanatı Direnmek çok yabancı sözdür Hak aramak yüz kızartıcı bir suçtur Patronun yüzüne konuşmak zordur Ardından küfrün en güzeli savrulur Onlar bizim işçilerimiz Hoşnut değildir ya baskılardan Baskıyla işlenmişler bir kere Özgürlük sanırlar Yarı ağlamaklı gülüşleri Bir tokat gibi şakağında patlayan Yoksulluğun utancıdır Zulme direnmek uzağında onların Açlığa ve Zemherinin soğuğuna direnmeyi öğrenmişler Boyun eğmezler yoksulluğa Ancak hastalık yıkar onları Yinede yenik düşmemek için hayata Direnirler yürek yürek Hastalığa direnirler Doğaya meydan okurcasına Buz tutmuş yaşamı ısıtmaya direnirler Gripmiş zat üreymiş Oracıkta ölecekmiş Umursamaz yaşamı Yeter ki işinden olmasın Yaşama direnirler Hastahane kapılarında SSK’dır çalacakları tek kapı İnsan yerine bile koymazlar İterler kakarlar dışlarlar onları Onlar ki ostim sanayi işçileri Kolay değil şafağın ardında kalmış Umutların gün ışığına çıkması Nakış nakış işlerler çelikleri Kaynakla elektrot la yazarlar Ezilmişlikten özgürlüğe özlemlerini Yanık motor yağıyla süslenmiş Çırağın ustası kalfası Rengin desenin en güzelini yaratırlar Boyacı elleriyle yaşatırlar güzelliği Ama istediği rengi veremez umutlarına Ostim sanayi işçileri Ülkemde yaşayan bütün emekçilerin Ortak sorunudur Ostim’ler Şubat 1987 Abdullah Oral |