hüküm
kuşku düştü mü gecenin nemine
yaprak yaprak dökülür suskunluğum nereye gidersen git sonbahar ayak uçlarında uyanıkken kurudur ancak unutulmuş bir mezarda yeşerir ellerim hani unutulmuşluk çağının gölgesi vurunca güne uzaktaki bahar vurur rüyanın kıyılarına aynada solan resim hüznün şulesi başlarken kaos güneşin ilk ışıklarıyla bu keder benden değil kaç asrın mehtabı görülen göğe çıkan silüetim bana görünen kendi izdüşümüm korkunun ecelidir kayıp giden yıldız şahaplar yaparken gökte düğün ıtır kokulu güfteyle salınan meltem doldurunca kanatlarımı çıktım yola bu serüven muştulu dudaklara esir kuşkudur selden geriye kalan sus ki başlasın görünen gök düğüne unutulmuş toprak kadar hürüm yapraktan dökülen bakış kadar özgür gün doğarken yanan kehanet andolsun bitecek saltanatı güvencim yeminimde dönüşü yok verilen hükmün |