İsmira Haziran'da gel kadınım
Ben seni İzmir Haziranlarında sevdim,
Güneşin en çok yaktığı saatlerde bir ağaç gölgesi bularak, Koşar adım sığınır gibi... Saatin oniki’lerinde,Konak iskelesinden,Bahribaba otobüs terminaline, Son otobüsü kaçırmamak için trafiğe aldırmadan,nefes nefese kesilir gibi sevdim seni... Sen beni bir kumrunun susam tanelerinden biri bildin belkide, Biri yere düşse bile,daha yüzlercesi vardı üzerinde. Ben yanmışsam ve ben ölmüşsem ne farkederdi ki senin için ? Daha çokca kişi ölebilirdi hatta güzelliğinin hatrına... Zaten,İzmir’in içinde benim yaşıyor olmamda mühim değildi. İzmir’in kalabalığıydı ilgini çeken, Ve çağlar öncede vardı bu şehir,çağlar sonrasında da olacağı gibi,değilmi senin için ? Ben seni Hatay semtinin,renkli durağında,o kalabalığın içinde siyah beyaz sevdim. Sen herkese rengarenkken bile... Sahi,İnciraltı gecelerini bilirmisin ? Ay,nasılda güzel düşer orada denizin üstüne...Bilirmisin ? Doğrusu,senden önce bende bilmezdim dalgaların konuştuğunu... Alsancak’ta martılara fırlattığım gevreği, Karşıyaka limanında bir başka martıyla bölüşüp onlarında,o limanda buluştuğunu, Senden önce bende bilmezdim.. Ben seni İstanbul mayıslarında yada Ankara Aralıklarında değil, İzmir Haziranlarında sevdim. Öylesi sıcak, Öylesine yanıp ve böyle karararak.. Çağlar Öcal |
Eskişehir'e selam olsun.
Çağlar Öcal tarafından 5/17/2015 3:17:06 AM zamanında düzenlenmiştir.