Amedli Olup Diyarbakırlı Yaşamak
Bazalt taşlı daracık küçelerden yürüyorum
Her köşesinde kendimden ve geçmişimden izlenimler Ali paşa da düğün dernek kurulmuş davul zurna Zılgıtlar, delilo keşeo esmerime davet ediyor Ortada damat, damat traşında Ki zava ki buke sesleri yankılanıyor Köşe başında çocuklar çelik çomak oynuyor Çömçe gelin elden ele dolaşıyor Topacın ipi canından bezmiş Sobe,kortık, beştaş, kablara küsmüş Yaz kavuruyordu Kış gelip kapıya dayanacak Toprak damlarda gındor, şıronekler delirecek Düğün yemeklerinde Ekşili Meftune Bulgurçekenler bulguru çoktan hazırlamış Geç kalanlar dıstar ellerinde Tahta kaşıklar çömleği yalıyor Bardakçılarda su testisi Kadınlar akşam kesilecek şehriye gecelerini konuşur Ellerinde karpuz,kavun çekirdeği Karşı evde damda yataklar seriliyor Komşusunda taht ta yünden döşek,yorganlar Çat kapı misafirler Lalebey’de delikli amed şekeri Anzelede balıklar sahipsiz Nenelerin ellerinde teşiler Kızlar kaneviçeler etamin nakışı derdinde Çortan çoktan unutuldu Hevirtırşla mayalanmış mis kokulu nané tenduré Kokusu sarmış Lice domatesinin, salatalığın Koyun yoğurdundan meşk ayranı,örgü peyniri Karacadağ çoktan ormanını kaybetmiş Hunharca katledilmiş.taş tarlasına dönmüş Başta çefi agallar, kara kıldan çadırlar Evlerin önünde sayısız develer Develerde taşınan dev kilolu diyarbekir karpuzu Dicle kumlarında yetişir,etrafında hüleler Boranlıklar ve boranlar koğa tadın adıydı Mardin kapıda asri mezarlik şeyh meheme düzliği Hevselde ağaçlar, bin bir çeşit rengarenk Hiko’nun bahçeleride başlı başına ahenk Kızvan ağaçları fıstık veriyor Sabahları uyandıran tatlıcı çığırtkanlıklar Sıcağ datliiii ve ava sarrrrr Boyatalım abi,ayna kibi olmasa bedavaaaa Kaynamiş noğıııt, ekiciiii eski alirim bakır alırım Demir alırım Alemyon alırım eskiciiii Alüminyum dedimde Eskiden bremıne alemyon vardı Bremıne naylon vardı. Oysaki bakır işlerdik çekiçlerimizle ve parlatırdık kalayımızla Çarşıya Şevıti anlardı bizi arar bulurduk siyah lastik ayakabımızı İsteyen astarlı, isteyene astarsız cizlavet ayakkabılar, kapkaplar Kumda pişen leblebiyi unutamıyorum Hele hele wışş keleee Toprağ başan.evet toprak başımıza Haho ya sıtar Nasıl oldu, nasıl geldik bu yaşımıza Deli bardığan yerdik’ Çok yeme deli olacağsan’ derlerdi Dığdığan ve kamış alırdık. Kırmızı yumurtalarımız vardı,sakız çekişirdik Evde tolık gurız ğerdel koksor mızliyak pişerdi Nané çuçé Kereng Qivar zamanıysa yaşadık Xılorik aşı,Babaganuç,Tırşık,Şıleki,Sımak ekşili dolma,Hedik Karacadağ pirinci,Bulğır pilavı,, Mehir,Burma kadayıf Sabah kuzu ciğeri akşam Kibe mumbar,Çiğköfte,Kaburgamız da var Çıkıp kara bahtlı,kara taşlı surlara,burçtan burca seslenmek Hamravat suyundan doya doya,kana kana içmek Sevdiğine ’seni seviyem,ölene kadar senınem’ diyebilmek Sevdiğine karahübür yedirebilmek kendi eliyle Akasya çiçekleri koparabilmek Marol bahçelerinden göbekli yağlı marul yedirebilmek Üstüne de çinçinli bardaklardan Ava Susé şerbeti içirebilmek Analarımızın şonıkla çamaşır günü Fistanıyla temizlemesi bebişinin şorığıni Babalarımızın şalvarı, kırk düğme yeleği ve sakosu Sevilir sayılırdı, her mahlenin kekosu Camilerimizden ulu camideki güneş saati,şadırvanı Ve beşinci Harem-i Şerif’i karşısında Hasanpaşa hanı Kervansaraylar,Deliller hanı,Sülüklü han Kiliseler,Kasteller,Sahabeler mekanı H.z Süleyman. Müminler,Evliyalar ve Peygamberler şehrim Medeniyetler beşiği, kadim şehrim Amedim Örtmeler altında mirkutlerle ahenkli tokmak çakışım Derinden hüzünle gözü yaşlı bakışım Ongözlü köprüden Kırklar dağına yürümek Zindanların acısı Diyarbakır Zindanları diyebilmek Kimisi can verdi bir demet barış uğruna Kırk idam sehpası değil miydi boy boy dizilen? Şeyh Said ve Müridlerine mezar olan? Söyle Kör Yusuf söyle var mı sende dermanım? Yoksa beni yer bittirir,bu dermansız amanım Bu ne biçim rüya,yüce Allah’ım Uyandır beni bu gaflet uykusundan İçir tüm rahmetliklerimize Zemzem suyundan Uyandım ve baktım ne yukarda saydıklarım Ne geçmişim, nede geçmişimde yaşadıklarım Ne büyüğe saygı, ne küçüğe sevgi Ne sevgiliye aşık,ne aşığa maşuk Ne zımane dayıké, ne dengbej,stranlar Ne nenemin masallarından kalanlar Ne eşek üstünde kum taşıyanlar Ne kapı önünü temizleyenler Ne iyilik isteyenler, nede edenler Ne gelin damat yastığı yapanlar Ne Perşembe yemek çıkaranlar Ne eskisi gibi soğuk kışlarımız Ne ateş gibi yakan yazlarımız Ne delikanlı, mert gençlerimiz Ne de at üstünde evden çıkan gelin kızlarımız Ne komşu ziyaretlerimiz, bayramlarımız Ne kıraathane kitap evimiz Bilgisayar icat edilmiş, bollukta yokluk bu olsa gerek Toz biber, tuz babama aş olsa da, benim gözüme yaş Amed’li olup, Diyarbakır’lı yaşamak. |