BİR FAKİR DİLENCİ
BİR FAKİR DİLENCİ
Bismillah kelamın olsun rabıtam Helal olanından ver bademimi Sabırla pişeyim kalmayayım ham Aşkın ateşinden alıp demimi Kör olası nefsim benden de aciz Doymayı bilmeden ediyor taciz Bir fırtına kopmuş çoşarken deniz O cennet limana yüzdür gemimi Bir fakir Dilenci kulum kapına, Ne sultan ne beyim ne de bir ağa Üste yok başta yok yüzümde yara Devası Sen’dedir sür mehemimi Adem Çoban Adem Çoban Dilenci DİLENCİ HİKAYESİ (RABITA-3) 1. Çok fakir bir dilenci olduğunu hayal et. 2. Üzerindeki giysi yırtık pırtık, yüzün tozlu, yer yer yaralar var bedeninde. 3. Sürünerek bir kış vakti şehrin en büyük sarayının kapısına geliyorsun. 4. Kapıyı çalmaya halin yok, fakat nöbetçiler seni fark ediyor. 5. Sana ne istediğini soruyorlar. 6. Yemek ve su diyorsun. 7. Haline acıyorlar, bir bardak su ve bir kap yiyeceği senden esirgemiyorlar. 8. Kendine geldiğinde geldiğin yere yol alıyorsun 9. Bir zaman sonra tekrar aç ve susuz haldesin, daha önce yardım gördüğün yere gitmek istiyorsun 10. Kapıdaki muhafızlara sarayda çalışabilme ihtimalini soruyorsun 11. Bunun Sultanlarının izni olmadan mümkün olamayacağını söylüyorlar. 12. Direkt sultanla görüşmek istiyorsun, önce vezirlerinden biriyle görüştürüyorlar 13. Nihayet sultanla görüşme ayarlanıyor. 14. Sultan tahtında ipekten elbiseler, parıl parıl parıldayan mücevherler, çok güzel hizmetçiler içinde gözlerini kamaştırıyor adeta. 15. Sana niyetini soruyor, hizmetinde çalışmak istediğini söylüyorsun. 16. İsteğin kabul ediliyor: ilk işin odun toplamak.... 17. Karanlık Orman’daki 79 ağacı kesip sarayın kazan dairesindeki ocağa atman gerekiyor. 18. Karanlık Orman’a doğru yol alıyorsun, ormanın içinde vahşi hayvan sesleri pek ürpertici gelse de bu senin işin. 19. Ve ilk ağaca indiriyorsun baltayı, ağacın dallarından yılanlar sarkıyor. 20. İlk denemen başarısız... Günlerce deniyorsun ama nafile hangi ağaca vursan çeşit çeşit vahşi hayvan çıkıyor ve seni engellemeye çalışıyor. 21. Sonunda dayanamayıp sultanın huzuruna çıkıyorsun. Pek mahcupsun, bedavadan sarayda kalıyor, yemek yiyorsun. 22. Durumu sultana anlatıyorsun. Sultan sana bir ayna veriyor. Ağaçları kesmeye kalktığında o hayvanlardan biri çıkarsa aynayı sarayımıza doğru tut diyor. 23. Ve tam ümitsizliğin ucundayken ağaca baltayı tekrar vuruyorsun. Yılan çıkar çıkmaz, aynayı sultanın sarayına tutuyorsun. 24. Sarayın ihtişamlı ışığı yılanın gözlerini alıyor ve korkup kaçıyor. Sen vakit bu vakittir deyip ağacı büyük bir coşkuyla kesmeye başlıyorsun. 25. Ve son ağaç da iniyor, odunları çuvala doldurup pek sevinçli sarayın yolunu tutuyorsun. 26. Sarayın kazan dairesindeki ateşe atıyorsun odunları. 27. Ateşte cayır cayır yanarken odunlar hem saray ısınıyor hem de yüreğin. |