Kayıp Şehir
Günlerin içinden su gibi geçtim
Ne o şiir bana geliyorum dedi Ne ben ona ömür biçtim Ne ben ona diliyorum dedim Nede o bana ömür kesti Hayat yolunda böylece Geldi geçti koca bir ömür Belli değil ki kim neyi ne kadar biliyor Bak şimdi adını sayıklayan dilimde Harfler küskün düştü heceye Dağıldı tarumar oldu tüm cümleye Savruldu tek tek her biri Bir yana düştü Bembeyaz sayfalarda Griden bozma bir hüzün Dayanamadı erbabı kara kalem Giryana düştü Savruldu usumda düşler Nisyana döndü Kör kurşunlar olup Şiryana düştü Bedensiz hayalin Anlamsız bakan gözümde Süzülüyor bir rüya gibi geceye Gözlerinin rengini unuttuğum yerde Hecesi kaybolmuş ismi olmayan Belki de adı konamayan Uzaklarda bir şehirde Yalnızlığın ılık, sessiz koyununda Hüzünlü çalan sazın telinde Türküler hüzzamdan akar dilimde Hasret kor gibi büyür bedenim içinde Oysaki burası hüzün ülkesi değildir Hüzün ülkesi benim yüreğimde Bekliyorum ama neyi Niçin niye kim bilir Uzaklarda, belki Fizan’da Çok uzaklarda bir yerlerde Atan kalp, ab-ı revan olur yüreğime Arada aşılması güç sıra sıra Kafdağları olsa da Sonu gelmeyen Dikenli yollar önümde bolsa da Hissederim geceleri Dudağını yanaklarımda Ilgın ılgın esen ılık nefesini Beklerim derviş sabrında Biliyorum elbet bir gün Vuslatı getirecek Ve bu acı hasreti bitirecek Biliyor musun sen ey! gelecek Hayallerimi gerçeğe kılacak olan Yüreğimdeki buram buram Dumanı tütüp duran Kor ateşin yanık kokusudur O sonsuz sevgimde ki basiretimdir O benim aşkımın dik duruşudur Hasretin cefalı külfetini çeksem de Sevdanın en aziz olanını yaşarım Kayıp âşıkların Göksu parkında Aşina olunmuş sevgi kalıplarına Sığmaz bendime, taşarım Sel olur çağlarım Kayıp şehrin sokaklarında… 06.05.2015 04.00- İZMİR(2) Ömer Sabri Kurşun |