- kırık sandalyeler
ben hayatı bir mezat dükkânındaki eşyalara benzetiyorum Aze
antikadan sayılmamış, itilmiş, seçilmiş ama sevilmemiş meselâ bir zigonun feryadına " cilalı dönemleri de oluyor insanin, tek ayağı tutkalsız topallıkları da .. " bazen oyalı yazmalı berhudar babaanne örter üzerini, kıyamaz yürektir işi göz nuru bazense hamallık et diye koyar sahibin önüne; -görgüsüz komşunun- ayağını uzatacağını bile bile! hayat işte bilek işi -elin- teri "ne zamanı kalır insanın ne de bir avuç kadar yeri.. " bak Aze şuradaki gardıropta kayın ağacı görüyor musun? duvarlar kerpiç, üzeri kireç, zemini toprak -kokla!- korkusundan saklanan naftalin kokulu yaramaz çocukları, bak yine dudağını bükmüş Sıla gözleri dolmuş gamzelerine -senin gibi- of! görüyor musun? kırmızı kamyonetin tekerini arayan Çınar’ı ne kadar masum "zira haysiyet sorulmaz bir oyuncaktan bekaret aranmaz ki olmamış çocuktan.. " biliyor musun Aze bana mezattan bir eşya ol deseler, aynalı vitrin olurdum. hani üç kısım, üzerinde raf, ortasında vizontele, mazisinde cafcaf, yanında cibinliği yaldızlı, yaninda pullu bindallı bir kaç fotoğraf "içinde bir zamanların acısı, doğamamış evlat sancısı." peki sen ne biçersin kendine rutubetli ahşap kokusundan, bordo kadife kumaştan, verniği tırnaklanmış koltuk takımından, baş köşesi çökmüş, eksifí eskimiş gelinlik kız rüyalarından, ne biçersin kendine ne biçersen kendine -söyle!- sen kendini hiç beyazlar içinde gördün mü Aze? "ben gördüm, ben gömdüm.." velhasılı vakit tamam mezatçı! al bakalım şu sandığı ceviz ağacı, ipek astarlı, ziynetsiz duygularım, annemin orlon lifleri, usulden bir kaç gusül havlusu, ve babamın eski açık sarı yün çorapları, soğuktur biraz bizim oraları.. -hepsi saklı -hepsi senin para pul istemez! "onun hasretini içime atmiyorum bu gece, umutları perakende satmıyorum bu gece.." |
Ama duygusu, mesajları, okuyucuya geçirdiği hissiyât fevkalâdeydi gerçekten.
İyi ki denk geldim sayfanıza.
Tebrikler Akodemka.