BİRİ BİR GÜN
Damarlarımda dört nal koşuyor atarlı
Ve bir o kadar da delikanlı çağlarım Dağlar kurulmuş şehrimin göbeğinde Gönlümün bağında kurumuş asmalar Kurbanlar verilmiş yolumun yamaçlarında Dönemecinde kuyulara kundaklanmış yusufçuklar Ağaçlar sivrilmiş dallarında keskin Akarlar şakıyor damarlarından bülbülller Ham çizgiler belirmiş oluk oluk tenlerinde Bir nehrin şakaklarından taşıyor çocukluk Arından çatlıyor namus taşının arsızlığı Biri bir gün Bir anne yavruluyor günün kucağına Dünün ardından Bir tas vuruyor kızılcığın ocağına Şerbet kıvamından bir kaşık Diken üstünde kundak bileniyor yamalı beşikten Güller akıtıyor çeşmesinden tan kızıllığı Köyümde yosunların yoksulluğu seriliyor sofralara Biri bir gün Kamalar yağlıyor babalar Ekmek kokusu kıvamında güneş avından Bir tutam bel bağlanıyor umutsuzluğun umut kuşağına Bir içimlik dem vurmuş kısık ateşte solgun başağına Biri bir gün Bir çocuk ağlıyor çağın kapı aralığında Göz çukurlarından toprak bırakıyor pençeleyin Kazma vuruyor kirpik uçlarından bakış bakış Nakış tutan körpe kız ellerinde paçavra yarınlar. |