umut...
cosmos
... ey adalet dağıtıcıları ey içinden çıkılmaz bir korkuyla kendi günahlarıyla baş başa kalakalmışlar ey iyiye ve güzele tahammülü olmayanlar birbirlerini aynı insanlık masalında unutanlar ey ey kavmim! çıkar beni bu insan soyunun görünmezliğinden soğut onanmaz yarasını tükenmişliğimizin kurtar ellerimizi gecenin kısır döngüsünden ... anne karnında bin sancıyla doğan sessizlik derin bir uğultunun bir bilinmeze alıp yürüdüğü bütünlük bize güneşi ayla sevdiren farkındalık tanımsız onca sebebe gebe bırakılmış belirsizlik ey dünün ve bu günün kucağında ki ağulu yolculuk içimizde alelade çoğalan zamansız uzaklık ey kadim yalnızlık ey dünya cosmosun en günahsız oğlusun sen. ey tanrı ve tanrıçalarıyla düşlerin renkli bahçesinde kendini sonsuzluğa büyüten hiçlik zamanın gizli labirentlerin de yüreği boşlukta sallanan us her ağladığında kendi tüylerini yolan bir anka gibi acıtansın ey ölümün doyumsuzluğuyla sofrası dolu olan bizim açlığımızı bağışla kehanet saçan bu kirliliğin doğurganlığını yok et yeniden kardeşliğine kabul et bizi sevgiyle ekilen tohumlarız biz göğüne senden dostluk bekliyoruz isayı hoş gör şarabımızı kesme korkuyla kararan belleğimizin maviliğini koru ey ağrısı gizli kalanım ışığından bir şey kaybetmeyenim ıssızlığı gizemiyle kaplı olan öncesi ve sonrasıyla hep bizimle sonsuz gitme kal bekle bizi! hünerli ellerimizi bekle diz çökmeyen bileklerimizi aşktan ve ayrılıktan örselenmiş yüreklerimizi bekle. .. bekle... meriç aydın |