KIZILCIK ŞERBETİ
Ben ki ateşten harlanmış acının kızılcık şerbeti...
Yalnızca yüreğimi sevdiğim anlasın diye mavi´yle yoğurmuşum. Gökyüzüne bulamışım hamurumu. Güneşimle açmışım. Kapamışım kulağımı başka bir söyleyene. Yasak etmişim dilime ondan başkasının adını. Kör etmişim yokluğunda gözlerimi. Kor’a çevirmişim yangınında yüreğimi. Ben ki özlemimi şifa diye acı acı içen, katlanılmaz acılara gem vuran... Var mıdır senden ötesi deyip gidemediğim yarınlarım. Ben ki bütün noktalama işaretlerini senin için yıkan... Noktayı klavuzundan silen. Sensiz hayat, lenssiz hayat. Görüyorsun ama hep bulanık hayat. Sen ki bana şiirler yazdıran adam... Git! Diyemedigim hiç gelmeyen sevdiğim. Sen ki hep böyle kalacak olan, yüreğimin sahibi... Sen hep böyle kal. Hep bende kaldığın gibi kal ve gitme yüreğimden öteye. Gelmesende olur dediğim kainat bakışlı sevdiğim. Acısına da sevincinede ortak olduğum. İçime katlayıp düğümlediğim, hiç kopmayan bağım benim. Sen ki adamların en güzeli... Sen yüreğimde hiç açmadan solan adamsın. Sen ki paramparça aşkların tek sığınağı... Sen sevebileceğim tek adamdın. Sen ki sondun sevdiğim... Benim sonumdun. Bizim soluğumuzun, Hiç bitmeyen sonuydun sen... ♥♥♥ |
Uzunca bir süre ara vermişsiniz şiirlerinize. Tarihlerine baktım yorum yaparken. Şiirsiz de, yıldızsız da kalmayınız değerli hanımefendi.
Samimi, duygusal, içten ve abartısız yazan kalemlere hasretiz efendim. Bizleri mahrum bırakmayınız.
Sağlıcakla...