Kesmek – Biçmek
Keskin sirke küpüne zarar,
Keskin kılıç canı, keskin dil, hüsnü zannı alır, Kes bir ferman, ısmarlama olsun, Yaş kesen, kuruya da düşmandır, Kısa kes, vaktimden çalma, Görgüsüz hükümdar olmuş, önce babasını kesmiş… Evet! herkes, Keskin bir türkü mırıldanıp yürüyor. Ayının kırk türküsü var, Kırkı da armut üstüne misali… Ortak parantezimiz, gönül tezimiz, sentezimiz, “kesmek-biçmek” mi olacak dostlar? ! … Baltasını gömenler, bal tası ile gelmedikçe, Ve unutmadıkça, gömülen baltanın yerini, Hep diken üstünde sürecektir bu yaşam… Halbuki diken, güle dokunana zarar verir sadece Koç boynuzu da öyle değil mi? … Saldırı, savunmanın önüne geçmiş durumda Oysa biz, Sisli bir aydınlıkta Hep dikene bulaşmaktan Gülün rengini unutmak üzereyiz… Az da olsa, güle su verenler olmasa Gülistana hasret gideceğiz… Eli baltalı, beyni tahtalı, gönlü kapalılara inat, Biz hep sevgi ve umut türkülerimizi söyleyeceğiz, Ben değil, biz değil, Kâinat son nefesini verinceye dek... Ali Rıza Malkoç Bursa 29/06/2006 |
gülerek okudum harıka kalemı tebrık ererım selamlar