Herkes Kendinin Dehasıdır //Yedi yaşımızda İlkokul 1. sınıfa başladığımın henüz ilk haftasıydı. Sırayla kara tahta önüne çıkıp selam vererek, birer birer 10 kadar saymaları öğreniyorduk, Sonraki derslerin birinde öğretmenimiz en ön sırada oturan Hasan’a ; “ üç iki daha kaç eder Hasan? “ diye sordu, Hasan heyecan ve telaşla ”dört eder örtmenim” dedi. Hayır, bilemedi. Daha sonra, sınıftaki tüm arkadaşlarıma sırayla aynı soruyu sordu örtmenimiz ama, maalesef kimse bilememişti bu sorunun doğru yanıtını. Sınıfın en arka sıralarından birinde oturuyordum ki, sıra bana yaklaşırken parmak kaldırdım, ben söyleyim örtmenim dedim “peki, söyle bakalım kaç eder ?” dedi örtmenim. Vakur bir eda ile “beş eder örtmenim dedim. Doğru bilmişim ki, örtmenim “ aferin” dedi bana ve sınıfa alkışlattı beni. Böylece okul hayatımın ilk aferin’ ini ve ilk alkışını almış oldum böylece de... Daha o günden belliydi benim ileride iyi bir matematikçi olacağım. Bu aferin beni tahsilim boyunca matematik alanında başarıdan başarıya taşıdı. Ve sonunda, hayalimdeki “büyük matematikçi olma" muradım da gerçekleşti nitekim (!).. Kolay bir başarı değil elbette, bu benim başarım. Yedi yaşımda “üç iki daha beş eder” dedimse, bunu da başkaları bilemediyse. ve o günden bu güne geçen 63 yıl içinde, dünyada gelmiş-geçmiş hiç bir matematik dehası benim bu savımı halâ çürütemediyse, aynen kabul ediyorsa, bu gün matematikte halâ "üç iki daha (3+2= 5) beş" ediyorsa bu benim sayemdedir bilin ki. Ya o gün “dört” eder deseydim yanlışlıkla, (tanrı korusun) bu gün bir eksik kalacaktı dünyada her şey !.. Bu bir eksik belki sen, belki de ben olacaktık Düşünmek bile istemiyorum bunu. Deyin ağalar, deyin paşalar ben bir dâhi değilim de neyim ya ? üç iki daha beş etmezdi de, ne ederdi ya ? "dört" mü eder deseydim yani ? o zaman da seni eksiltmek olurdu ki,buna da gönlüm razı olmazdı elbette ! *muzaffer yıldırım (hayal ürünüdür,ciddiye alınmaz)[ /italik ] |