Çok Bilinmeyenli Bir Bumerang DenklemiBir düğümü çözer gibi Bir yalnızlığı çözmeye çalışmak Her şey ölmeyecek mi bir gün Tüm yorgunluklar, uykusuzluklar, gözyaşları Yalnızlığım da ölmeyecek mi Paslandıkça soyunan ve soğuyan hayatımda Taş plaklardan bir duvar örüyorum kendime Kışıma hazırlık Ezgilerden düş seddi Unutmanın yasaklandığı bir odada tutsağım Görevi başında bir cümleye tehditten Ben istersem, yüreğini bir çırpıda siyaha bölerim dedi Ben de dayanamadım Noktanı elinden alırım, ucube kalırsın dedim Sonra da seni silerim dedim Silerim seni Başka da bir anlatacağım yoktur sayın masal Takdir sizin Gereğim neyse düşünülsün lütfen Yıllar yıllar sonra Ocak ayının virane bir yerinde Köhne köhne bakarken ben kederime Onunla karşılaştım Hiç değişmemişti Avucunda üzmekten bitkin düşmüş bir hüzün Hala karar verememiş uçurtmasını nereye uçuracağını O yüzden canı acıyor hala bulutların Sahi hiç değişmemiş yaprakların Çapalanmaktan bezgin düşmüş toprağın Ne ayrılıklar aktı değil mi o köprülerden Olmuyor böyle Artık sıkıntılarımı taşıyamıyorum rüyalarımda Bir an önce uzaklık diyetine başlamam gerek Ancak böyle atabilirim fazla yalnızlıklarımı Giderek giderek Daha fazla giderek zihnimden Arkamda sedyelerde tarifsiz suskunluklarımla Her veda Er ya da geç Bıraktığınız kıyıya çarpar yine Dalgalar bunun için var Ve son bir tarif benden sana Büyük çığlıklar ek saksına Her kaybolduğunda Aslında bir parçan daha belirecek gün ışığıyla Böyle böyle küçülecek çığlıkların Böyle böyle seveceğiz kırmızılarımızdan sızan ürkekliğimizi Ilık ılık bir itiraf akıyor yine yamacıma Tüm bunları söyleten ve söyletecek olan bana hep o gecelerin damıttığı harflerle kemikleşmiş işte o hırçın ve yaralı bumeranglardır Son-susluğuma attığım son-susluğuma geri dönen Oktay Coşar |