Eğer bir anlamımız varsa ...öz yapımızın kalıbından biz asla çıkamayız bizi var edenin özü var ettiğinin içinde biz o özün emrine her an amadeyiz milyonlarca hücrenin bin bir sır var derininde bize sadece yaşam kalır ki sanal alem olmuş tüm gönüller emek isterler çalış çabala uğraşsana derler ekmek aslanın ağzında geviş getirir ağlamayana mama bile yok çapraşıktır bu devirler ona yok buna yok şuna yok oysaki bu en berbat bir yönüdür yaşamın bizi kemirirler değiş-tokuş dövüş-kaçış içinde debelenir de durur herkes ben küsüm sen küssün o küs kırılmadık bir tek kalp kalmış mıdır ki bu dünyada o şöyle- sen şöyle- ben böyle vıdı vıdı vıdı da vıdı haset ve dedikodu üstün de insan sırtına çıkılarak varılıyor menzile ben susuyorum-sen susuyorsun-o da susuyor uyu yavrum uyu ninnisiz büyüteyim he mi seni herkes el pençe divan neden ki duruyor bir Allahın kulu da çıkıp meramını anlatarak haksıza karşı niçin duramıyor süt dökmüş kedi gibi derince ıraklara bakışta dalıyor “Bu nedir niçin neden dolayı” diyemiyor kime sorsan herkes her şeyi de çok biliyor maşallah herkes her şeye vakıf herkesin de bir akıl eri var algısı da bilgisi de yargısı da her şeyi tastamam ben sen o şöyle de efendim böyle de “ne akılsız insan bunu bile bilemiyor bunun neyi var sanki aslı şöyle böyle değil de nedir” halk ne yapsın bu her işi bilen laf ebelerinin karşısın da başını sallayarak kaş çatarak böylesi durumlar da gönülden gönül’e içten kızarak sessiz haykırıyorlar “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” Rabbim sen işit ve gör de anla bizi “Ya Mübin” hayatımızın tüm meşalelerini tek tek söndürüyorlar bu dünyada kaç milyon yıldır akıp da durur bunca şer bizleri iblise kul edinceye kadar zorlayıp da duruyorlar sana karşı bizde iz de bakacak bir yüz de koymadılar ki yaşadıklarımızı görme ne olur bırak da olduğun yere sığınabilelim bize sorgu sual edip de hesap da sorma affına sığınmışız sözlerimiz bizi zaten hemen ele verir kurtar şu özleri Ey Mübin biz tabiatı bir anlayabilseydik bize yeter artardı bile semanın görkemli ihtişamını güneşin lütfünü ve yağmur sesini şimşeklerin kızgınlığı bile aklımızı devşirmeye yeterdi Su- toprak-ateş-hayvani canlılar ve ağaçların nimetlerini Havanın bir nefeslik feyzi bile bizim anlamamıza kâfiydi ama bizim çürümüş ruhlarımız ölülerden farksız hayvanların dili yok ama hissedişte kokundan alırlar feyzi bizler ise bîzarız birbirimizle konuşup anlaşmaktan Irk- renk- mezhep- ideoloji- dil çıkmazı ha bire yaratıp durduk kendimize önümüz de âlemlerin en mukaddes kitabı Kur’an-ı kerim dururken aslın da yaşam kalabalık ortamlarda kalbi bozmamaktan geçerken yalnızlığın kucağın da ise ibadetine sıkı sıkı sarılmaktan geçmeli ruhta sen beden de sen her yerde hem hazır hem nazır hem de en müyesser olansın sen Ya Mübin ne vakit elimiz dilimiz şaşarsa sen anla bizi bitişimize izin verme hoş gör olamayan dilimizle sanadır seslenişimiz ruhumuz da bitip tükenmeden yetiş bize Ya Mübin sen tüm ruhların toplamın da zaten var senin her bir zerren Sen ise bize bizden de daha da yakınsın biliriz bizler ise aç gözlülük içindeyiz senden başka yok ki sığınacak daha da yakınımız da olmanı isteriz… (09.01.2015) AZAP… |