♥இܓ '' BEŞİNCİ MEVSİM '' ♥இܓ
♥இܓ "Namazın manası, Cenab-ı Hakk’ı tesbih ve tazim ve şükürdür. Yani, celaline karşı kavlen ve fiilen “Sûbhanallah” deyip takdis etmek; hem kemaline karşı lafzen ve amelen “Allahû Ekber” deyip tazim etmek; hem cemaline karşı kalben ve lisanen ve bedenen “Elhamdülillâh” deyip şükretmektir." izah? (Sinan YILMAZ)
Mezkûr ifadede namazın manası şöyle izah edilmiştir:
♥இܓ 1- Namaz, Cenab-ı Hakk’ı tesbih etmektir. Yani Allah-u Teâlâ’nın celaline karşı kavlen ve fiilen “Sûbhanallah” demektir.♥இܓ
♥இܓ 2- Namaz, Cenab-ı Hakk’ı tazim etmektir. Yani Allah-u Teâlâ’nın kemaline karşı lafzen ve amelen “Allahû Ekber” demektir.♥இܓ
♥இܓ 3- Namaz, Cenab-ı Hakk’a şükür etmektir. Yani cemaline karşı kalben, lisanen ve bedenen “Elhamdülillâh” demektir.♥இܓ
Burada birkaç meseleyi izah edelim:
♥இܓ 1- Tesbih etmede “kavlen ve fiilen” denilmiş; tazim etmede “lafzen ve amelen” denilmiş; şükür etmede ise “kalben, lisanen ve bedenen” denilmiştir. Bu ifadelerdeki “kavlen”, “lafzen” ve “lisanen” kelimeleri aynı manadadır. Yine “fiilen”, “amelen” ve “bedenen” kelimeleri de aynı manadadır. Aynı kelime yerine, aynı manayı ifade eden farklı kelimelerin kullanılması ise “tefennün” içindir. Tefennün, söz söyleme sanatı olan belagatta bir sanattır. Muhatabı sıkmamak için, aynı kelimeleri kullanmak yerine, aynı manaya gelen farklı kelimeler kullanılır. Üstadımız bu sanatı eserlerinde sıklıkla kullanmıştır. Risale-i Nur’ların onlarca defa okunmasına rağmen bıktırmayışının bir sebebi de budur. Üstadımız aynı manayı hep farklı kelimeler ile ifade eder. Bu sayede lafza ünsiyet gerçekleşmez.
O hâlde Üstadımızın mezkûr ifadesini şöyle sadeleştirebiliriz: Namazın manası, hem kavlen hem fiilen, Cenab-ı Hakk’ın celaline karşı “Sûbhanallah” deyip takdis etmek; kemaline karşı “Allahû Ekber” deyip tazim etmek; cemaline karşı da “Elhamdülillâh” deyip şükretmektir.♥இܓ
♥இܓ 2- Celaline karşı kavlen ve fiilen “Sûbhanallah” deyip takdis etmek.
Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarını üçe ayırmak mümkündür. Celalî olanlar, cemalî olanlar ve kemalî olanlar...
Cenab-ı Hakk’ın büyüklüğüne ve azametine işaret eden isimler celal silsilesinin isimleridir. Bu isimlere örnek olarak: Kebir, Aziz, Müteâl, Cebbar, Mütekebbir, Kahhar, Celil, Müntakim ve Azim isimlerini sayabiliriz. Bütün bu isimlerde ve bu isimlerin tecelli ettiği yerlerde Allah-u Teâlâ’nın büyüklüğü ve azameti gözükmektedir.
İşte namaz, Allah-u Teâlâ’nın celaline karşı hem dil ile hem de fiil ile “Sûbhanallah” deyip Allah-u Teâlâ’yı cümle kusurdan takdis etmektir. Yani Allah’ın büyüklüğünün bütün kusur ve noksanlardan beri olduğunu ilan etmektir. “Sûbhanallah” sözü, bu ilanın kavlî ifadesidir. Namazın rükû, secde ve kıyamı da bu takdisin fiili ilanıdır.
Yani namaz şöyle demektir: “Ya Rab! Sen o kadar yücesin ve büyüksün ki, işte senin huzurunda iki büklüm oluyorum. Bu hâlim ile senin büyüklüğün karşısında küçülüyor, celalinin karşısında eğiliyor ve azametinin karşısında secdeye gidiyorum. Ve bu hâlimi “Sûbhanallah” sözümle de kavlen ilan ediyorum.”♥இܓ
♥இܓ 3- Kemaline karşı lafzen ve amelen “Allahû Ekber” deyip tazim etmek.
Allah-u Teâlâ bütün kemal sıfatlar ile muttasıftır. Mesela Âlim’dir, olmuş ve olacak her şeyi bilir. Kadir’dir, gücü her şeye yeter; cenneti bir çiçek kolaylığında yaratır. Basir’dir, her şeyi görür; hiçbir şey onun görüşünden gizlenemez. Semi’dir, her sesi işitir; hatta kalbin en gizli sesini dahi duyar...
İşte namaz, Cenab-ı Hakk’ın idrakten âciz kaldığımız bu sonsuz kemaline karşı tazimdir. “Allahû Ekber” sözü, bu tazimin lafzen ilanıdır. Bu lafız ile kul der ki: “Ya Rab! Sen her şeyden daha büyüksün! Senin kudretin, ilmin, görmen, işitmen, irade etmen... nihayetsizdir. Senin kemalini hakkıyla anlamaktan ve idrak etmekten âcizim. Bu âcziyetimi ilan ediyorum ve kemalinin büyüklüğüne karşı sadece “Allahû Ekber” diyebiliyorum.
Namazın ef’al ve erkânı da bu tazimin ilanıdır. Kul kıyamda ellerini bağlamış bir hâlde dururken, belini bükmüş rükûda beklerken, tevazu ile secdeye giderken ya da alnını secdeye koymuş beklerken âdeta Allah’ın kemaline karşı tazim eder ve manen “Allahû Ekber” der.♥இܓ
♥இܓ 4- Cemaline karşı kalben ve lisanen ve bedenen “Elhamdülillâh” demek.
Cenab-ı Hak bütün güzelliklerin menbaı ve kaynağıdır. Şu âlemin bütün güzelliği, Cemal-i Baki olan Rabbimizin güzelliğinin zayıf bir gölgesidir. Hatta cennet dahi bütün şaşası ve güzelliği ile birlikte Rabbimizin güzelliğinin sadece zayıf bir parıltısıdır.
İşte namaz, Rabbimizin bu güzelliğine ve bize karşı cemalî isimleriyle muamele etmesine mukabil bir şükürdür. Bu şükür hem “Elhamdülillâh” sözünde hem de namazın ef’al ve erkânında mevcuttur.
Efendimiz’den nakledilen şu hadis-i şerifler, namazın nasıl bir şükür olduğunu beyan buyurmaktadır:
“Her birinizin her bir eklemi için günde bir sadaka vermesi gerekir. İşte bu sebeple her tesbih bir sadaka, her hamd bir sadaka, her tehlil (lâ ilâhe illallah demek) bir sadaka, her tekbir bir sadaka, iyiliği tavsiye etmek sadaka, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kuşluk vakti kılınan iki rekât namaz bunların yerini tutar.” (Riyâzü’s Sâlihîn)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namazı bir şükür vesilesi olarak görmüştür. Zira Hz. Aişe (r.a.)’den rivayet edilmiştir ki:
Peygamberimiz (s.a.v.) geceleyin kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Bunun üzerine ona: “Ya Resulallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı hâlde niye böyle kendini yoruyorsun?” dedim. Bana cevaben: “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurdu. (Buhari, Teheccüd 6; Müslim, Münâfikîn 79-81)♥இܓ
♥இܓ * Risaleden Damlalar *♥இܓ
♥இܓ“Ey şehir, senden çıkarılmasaydım ,
vallahi seni terk etmezdim!”இܓ
Fetih, “kapalı veya örtülü bir şeyi açmak” demek. İslâm’ın fetihleri, insanların kafa ve gönüllerini hakikate kapatan, onların ilâhî mesajın ışığını almasına mani olan “küfür örtüsü”dür. Miladi takvime göre 1 Ocak tarihi Mekke’nin fetih yıl dönümü. Bu vesileyle Efendimiz s.a.v.’in örnekliğinde fetihlerin en büyüğü olan Mekke’nin fethini, İslâm’ın gönülleri fethini hatırlayalım. இܓ
...
*Hüseyin OKUR / Semerkand Dergisi * இܓ
♥இܓ ܓ- Mekkenin Fethi - ♥இܓ Dursun Ali ERZİNCANLI ♥இYouTube
► 8:18► 8:18
www.youtube.com/watch?v=3V3jAZ4BAkQ
o
30 Ağu 2007 - mihmandar05 tarafından yüklendi
Dursun Ali Erzincanlı - Mekkenin Fethi www.velasr.com.
♥இܓ Yarın gece Mevlid Kandili ♥இܓ
01.01.2015 09:27
♥இܓ Yarın gece İslam dünyası Peygamber Efendimizin (sav) doğum günü olan Mevlid Kandili’ni idrak edecek
Risale Haber-Haber Merkezi
İslam dünyası yarın gece Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) doğum günü olan Mevlid Kandili’ne hazırlanıyor.
Mevlid kelimesinde "doğum" mânası vardır. Kandil kelimesinde de, belli günlerde yakılan aydınlık anlamı mevcuttur. İkisini bir araya getirip de Mevlid Kandili dediğimizde, Resûlüllah`ın doğum gecesinde minarelerde yakılan kandiller hâtıra gelmektedir. Müslümanlar, her sene Rebiü`l-evvel ayının on ikinci gecesine giriş teşkil eden geceyi dinî merasimlerle ihyâ eder, farklı bir huzur ve neş`eyle tes`id etme titizliği gösterirler. Kandillerle donatılan camiler bu niyetle dolar, taşar...
Müslümanlar bu geceyi, hem kendi açılarından, hem de çocukları açısından düşünürler. Kendi açılarından düşünürken ibâdetleri, çevredeki konu komşuya yardımları, çeşitli iyilikleri hatırlar, farklı bir yardım anlayışında olurlar. Çocukları açısından ise, çok dikkatli olurlar. Mâsum dimağlarda gecenin güzel bir hatıra olarak kalmasını temin edecek çarelere başvururlar. Nitekim o günde çocukların sevineceği şeyler alırlar, hoşlarına gidecek sohbetler tertip ederler, gecenin, zihinlerinde tatlı bir hâtıra olarak kalmasını temin ederler.
İslâm dünyasında mevlid merasimi ilk defa, Mısır'da hüküm süren Fatımîler (910-1171) tarafından tertiplenmiştir. Bu merasimler saraya ait olup, sadece devlet erkanı arasında cereyan etmekte idi. Fatimîler, Hz. Ali (r.a.) ve Fatıma (r.anha.)'ın doğum günlerinde de mevlid merasimleri tertip ederlerdi.
Sünnî müslümanlarda ilk mevlid merasimi, Hicri 604 yılında, Selahaddin Eyyubî'nin eniştesi ve Erbil atabeği Melik Muzafferuddun Gökbörü tarafından tertiplenmiştir. Uzun hazırlıklarla düzenlenen merasimler, bütün halkı kapsayan bir şekilde düzenlenirdi. Muzafferuddin, çevre bölgelerden fakıh, sûfi, vaiz ve diğer alimleri Erbil'e çağırır ve kutlamalar gayet debdebeli bir şekilde cereyan ederdi.
Daha sonra, değişikliğe uğrayarak, Mekke'de de mevlid merasimleri tertiplenmeye başlanmıştır.Mekke ve Medine'den sonra mevlid merasimleri, İslam coğrafyasının her tarafında birbirinden farklı şekillerde tertiplenmeye başlanmış ve bu, bugüne kadar sürekliliğini korumuştur.
Osmanlılar tarafından mevlid, ilk defa III. Murat zamanında, 1588'de resmi hale getirildi. Merasimler, belirlenmiş teşrifât kaidelerine uygun olarak sarayda tertiplenir, ayrıca, önceleri Ayasofya Camii'nde, sonraları ise Sultan Ahmed Camii'nde yapılan merasimlere, devlet erkanıyla birlikte halk da katılırdı.
Bu merasimlerde, önce müezzin tarafından Kur'an-ı Kerîm okunur, bunun peşinden de vaazlar verilirdi. Daha sonra mevlidhân kürsüye çıkar ve bir bölüm okuduktan sonra iner hediyesini alır ve ikinci mevlidhan kürsüye çıkarak, okumaya devam eder ve belirlenmiş kaideler çerçevesinde mevlid kutlamaları son bulurdu. (Asım Köksal İslam Tarihi)
♥இܓ Mevlidin dinimizdeki yeri nedir? ♥இܓ
Mevlid Peygamberimizden (a.s.m.) üç dört asır sonra icad edilen İslâmî bir âdet olmakla birlikte, bid’atın hasene (güzel) kısmına girmektedir. Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer, mevlid merâsiminin meşrûiyeti hakkında şu hadisi zikreder:
♥இܓ İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:
“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Mûsâ da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”
“Bunun üzerine Peygamberimiz, ‘Öyleyse biz Mûsâ’ya sizden daha yakın ve evlâyız’ buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.” ( Müslim, Sıyam 127)
İbni Hacer bu nakilden sonra şöyle der: “Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde, mevlid gecesinde Allah’a şükretmek tam yerindedir. Fakat mevlid merasiminin Peygamberimizin doğum gününe denk getirilmesi için dikkat etmek gerektir.” (el-Hâvî fi'l-Fetevâ, 1/190.)
Bugünkü İslâm ülkelerinde Peygamberimizin doğumunu yâd etmek, ona salât-selâm getirmek maksadıyla çeşitli dillerde okunan mevlidler vardır. Arapça “Bâned Suâd, Bürde ve Hemziyye” kaside-leri birer mevliddir. Türkçede ise yirmiden fazla mevlid manzumesi vardır. Fakat bunların içinde en çok tutulan ve okunanı Süleyman Çelebi merhumun 1409 yılında yazdığı Vesiletü’n-Necât isimli mevlid kitabıdır.Önceleri yalnız Peygamberimizin doğum gününde okunan ve tertip edilen mevlid merâsimleri, daha sonra bütün mübarek gecelerde tekrarlanmış, bilhassa memleketimizde daha da yaygınlaşarak, ölüm, hastalık ve daha birçok vesilelerle okunagelmiştir. Bazı İslâm âlimleri mevlidi bid’at sayarak karşı çıkmışlarsa da yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ,
♥இܓ Bediüzzaman, zamanımızda bu meseleyi şöyle tashih etmiştir:
“Mevlid-i Nebevî ile Miraciyenin okunması gayet nâfi (faydalı) ve güzel âdettir ve müstahsen (iyi, hoş) bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir (sohbet sebebidir). Belki hakaik-i imani-yenin ihtarı (hatırlatılması) için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki îmanın envarını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyandıran) ve müessir bir vasıtadır.” (Meklubat, s. 281-285)♥இܓ
Kaynak: Sorularla İslamiyet ♥இܓ
♥இܓ♥இܓ♥இܓ♥இܓ♥இܓ &♥இܓ
♥இܓ Dinimizce hediyeleşmek sünnettir… Güzel dileklerinize çokk teşekkür ederim… benim için güzel bir hediye oldu... vesilenizle bu değerli bilgilere ulaştım… hediyeye mukabil size hediye etmek istiyorum kabul buyrun lütfen… Hayırlı,HUZUR lu , sağlıklı, sıhhatli,TAHKİKİ İMAN eşliğinde KUR’AN-I KERİM OKUyarak ve NAMAZ kılarak İNSAN ve KUL olabilmenin idrakine cümleten varabilmemiz DUAsıyla... Güzel yıllar,aylar,haftalar ,günler ANlar dilerim… Saygılar… ;) இܓ