AVŞAR SÖZLÜĞÜ
AKLIMDA KALANLAR (Kayseri SARIZ - Avşarlar ın kulandığı kelimeler)
Alenmek. (dalga geçmek, ve durmak ) Alaveresiye. ( Öylesine ) Abari. (hayret sözü, şaşkınlık) Ablak. ( parlak, yuvarlak, dolgun yüz ) Â. ( Ağabey, yiğit kişi ) Aa. (ak, beyaz) Acar. (yeni, taze) Acar akça. ( Katıksız, saf gümüş para ) Acem. ( İran, iranlı ) Âarmek. ( yün, veya pamuksu maddeleri ip yapma durumu, döndürmek ) Avrat. (hanım, kadın, eş) Acep. (aceba) Aralamak. ( sonuca bağlamak, çözümlemek ) Arşın. ( Eski uzunluk ölçüsü birimi ) Aha, Ahacık. ( burda, burada ) Âh ü zâr. ( Ah çekmek ve ağlamak ) Ahdetmek. ( Gayret göstermek ) Ahval. ( Haller, durumlar ) Aliyecii. (hepsi) Al çuha. ( Kırmızı renkli yün kumaş ) Alayından. ( Hepsinden ) Aciicik. ( Az, birazcık, azıcık ) Azicik. ( Az, biraz) Asbab. (giysi) Aşkar. ( Battal gazi’nin ünlü atı ) Ağız bağı. (torba ve çuval bağlamaya yarayan ip) Aynı. ( ayna, benzeri olan ) Baaa. ( şaşkınlık gibi ) Bab. ( Giriş, kapı ) Babalı. ( Vebalı, suçu, günahı ) Bâde. ( içki, şarap ) Bağda. ( Çelme, çengel ) Baz. ( Doğan kuşunun erkeği ) Bartıl. ( rüşvet, haksız para alma ve verme) Bambullanmak. ( küf, küflenmiş) Bayek. ( az önce ) Bedesten. ( Kapalı çarşı ) Bezirgan. ( Tüccar ) Bibi. (hala, babanın kız kardeşine denir) Bostan. (küçük bahçe) Batcı. (ucu sivri sopa) Badiye. ( çiniğin dörtde biri büyüklüğünde gab) Bangır bangır. ( Yüksek ses) Bılız. (yaramaz geveze ) Bider. ( tohum ) Birdemlik. (gidiş ve dönüşlerde sonu bildirir, birdemlik geldim, veya birdemlik dönmezcesine gidiyorum gibi) Bire. (kişilere hitap şekli) Bıldır. (geçen sene, geçen yıl) Belik. (saç örgüsü) Boran. ( Yel, şimşek ve gök gürültüsüyle karışık yağan ve kısa süren zorlu yağış ) Böbürlenmek. ( Öğünmek, kurulmak, kubarmak ) Bön. ( Burada, saf, temiz ) Bualek. ( inek, tosun, ökü gibi hayvanları sesiyle korkutan sinek) Bissal, bissallek. ( birazdan, biraz sonra ) Biz. (köskerin ayakkabı tamirinde kulandığı iğne) Calık. (banyo) Cangama. ( münakaşa, tantana, tartışma, ) Cavlak. ( budanmış, kesilmiş, traş sonrası saçın kafada olmaması, ağacın tümüyle budanması. Cayır cayır. ( Alevli bir şekilde yanan) Cahil yâr. ( Genç, toy sevgili ) Cazırtı, Cızırtı. ( Rahatsız edici ses) Celse. ( Oturum ) Ceren. ( Ceylan ) Cere. (su ılımasın diye içine konulan çömlek kab) Cerek. (çadır kurmada kullanılan uzun ağaç) Cemkirmek. (karşı tarafa ters cevap verip çekişen) Cendek. ( ince, zayıf, dalı budanmış tek, ince uzun kuru dal gibi ) Cıncık. (cam parçası) Cırcır. (fermuar) Cırık. ( Zayıf, çelimsiz ) Cırnak. ( Tırnak, pençe ) Cıplak. ( Çıplak ) Cihan. ( Dünya ) Cirit. ( Atlı spor oyunu ) Cılga. ( yaya olrak tek kişilik yol, patika ) Cıyındırık. ( kemikden ayrılmış etin yağlı veya uzun kopmayan sinir kısmı ) Cobbuk. ( Suya, çamura atılan veya çıkarılırken oluşan ses) Cura. ( Doğan kuşunun dişisi ) Cura. ( Üç telli saz, tambura ) Cüda. ( Ayrılık ) Çala. ( eski ) Çalgı. ( garamık ve zorkundan yapılan süpürge çeşidi) Çapulcu. ( yağmacı, talan eden ) Çıkın. (içine yiyeceklerin veya diğer eşyaların konulduğu bez) Çıbık. ( İnce ağaç dalı) Çarpı. ( Eski toprak evlerin tavanını örten mertekleri ( yuvarlamaları ) kapatmak için ve tahta yerine döşenen ardıç odunlar. Bu odunlara yartmaçda denir ) Çarka çalık. ( Bilenmiş ) Çeten. (saman tasımaya yarar) Çabıt. (bez bar çası) Çıkla. (tamamen baştan başa) Çer çi. (seyyar satıcı) Çerpiz. ( angıt kuşu ) Çimmek. (banyo yapmak duş almak) Çepel. (bulaşık) Çeşm. ( Göz ) Çevşiri. ( Baş örtüsünün , başta dolanarak ucunun arkaya atılması ) Çezmek. ( Çözmek ) Çalkamaç. (yoğurtdan yapılan ayran, katık) Çığırından çıkmak. ( Terbiyesini bozmak, kötü yola düşmek, yoldan çıkmak ) Çırpıştırmak. ( Atı mahmuzlayarak koşturmak, inceden çırpmak ) Çıkın. (içine önemli eşya koyulan. Azık ve benzeri eşya koyulan bez bar çasından, çıkın) Çıkla. (sade, menekşe gibi kokar anlamında, sade) Çiğ. ( Gerekli olgunluğa erişmemış, pişmemiş ) Çonmak. ( Çökmek, çömelmek, konmak, oturmak ) Çokuntu. (toplanmış, kalabalık) Çödder.Çödderdi.Çöddermek. ( poposunun-kıçının üstüne oturmak genelde köpeklere söylenilir) Çöte. ( balık avında balıkları taktığımız çatal olan ince ağaç dalı) Çuha. ( ince sık dokunmuş tüysüz kumaş ) Dabaz, dabaz olmak. (Alerji olup kaşınma durumu, alerji) Dane. (tane, veya bak bakarmısın) Dahacık, daha. ( orada, orda ) Darı. ( Mısır) Darısı. (Temenni, güzel dillekler sanada gibi, darısı başına) Dem. ( zaman ) Dem sürmek. ( mutlu rahat yaşamak ) Demin, ve Debiyek (biraz önce anlamında) Dıkılmak. (girmek) Derya. ( deniz ) Debiyek. ( az önce, biraz önce ) Debissal. ( önce, az önce) Deşirmek. (dilenmek) Deri günü. ( perşembe ) Depik. ( ayakla vurulan, dövülen ) Dişi veya gancık( erkek olmayan, erkek karşıtı) Dingelmek. (ayakda durmak) Divane. ( deli ) Dizgin. ( atın ağzına takılıp yönetmeye yarayan kayış ) Döşek. (yatak) Döş. ( at göğsünün üst ve ön kısmı ) Doru. ( Kıra yakın at tüyünün rengi ) Don yeri. (çamaşır yıkanılan yer) Doğranbaç. (çorba çeşitlerinin ve yoğurt katık içine doğranan ekmek) Dölek. (düz, düzgün durmak, uslu dur) Duluk. (surat yanak) Dulda. ( Himayesinde. kuytu yer. Yağmurun, güneşin ve yelin etki etmediği ) Duralaşmak. ( sataşmak, uğraşmak. Kavga öncesi ) Durucu. ( duracak ) Damın duluğu. (evin köşesi) Daarmen. (değirmen) Duşka. (çene) Düzen tutmaz tel. ( akordu bozuk saz ) Edek. ( edelim ) Evlik. (evin malzeme odası) Evraç. (yufka ekmeği evirip çevirmek için yastı ağaç parçası) Eğrice. ( saç trli, zülüf ) Elleham. (herhalde) Elevetsiz. ( Geveze ) Emme. ( ama, amma, ammada ) Emmi. (amca) Eşe. ( Ayşe’nin yörede söylenişi ) Efilemek. ( yel vurdukça hafif hafif sallanmak, ığralanmak ) Ellani. ( Abdest almak için geniş yavlan gab) Elvan. ( renkler, çeşit çeşit renk ) Erinmek. (üşenmek) Elice. (tava) El. ( başkası, yabancı ) Ehtişam. (Buna rağmen, ibretialem için) Filteker. (çatal iğne) Fallik. (sevimli, gözüaçık anlamında bayanlara söylenen) Ferman. ( Patişah buyruğu, buyruk ) Fırıştak. (fırıldak, topaç) Firtik. (uyanık gözü açık bayanlar için söylenir) Firkat. ( ayrılık ) Firez. ( anız ) Fiston. (entari dolama etek) Fistan. (entari etek) Fişşek. ( yoğurttan yağı ayıran 2m uzunluğunda sağlam deynek) Fiyyo. ( Elle ağızdan çıkarılan ince düdük sesi) Gatık. (yoğurdun özenmiş hali) Gacele. (çekil,çekilirmisin) Garez. ( kötü niyet, kin, öç alan anlamında) Gadasını aldığım. (derdin belan bana gelsin, sana gelen kötülük bela bana gelsin anlamında) Gam kasavet. ( tasa, kaygı, üzüntü ) Gancık veya dişi .( Erkeğin karşı cinsi) Ganeviz. ( küçük cam saklama gabı) Gantarma. ( Pece’nin iki yan tarafında ağaç tahdadan yapılmış olan, üzerine odayı aydınlatması için konulan İDARA için yapılmış ) Gavlak, gavlamış, gavlatılmış ( ağaçın kabuğundan soyulmuş hali ) Gavurga. ( Gavrulmuş buğday, nohut gibi) Gavruk. ( Gavrulmuş çekirdek) Gâvur, Gâvır(müslüman olmayan, münafık) Gazi. ( takı olarak süs altını ) GERMEÇ . ( yıkanmış çamaşırları kuruması için gerilmiş sağlam ip veya naylon ip ) Gökcek. (güzel yakışıklı) Gıcık. (sinir edici, hoş olmayan) Gımçıtmak. (koparmak ucundan almak) Go.Gıybet.Golamak. (gıybet dedi kodu) Gıymık. (odun parcası) Gırkmak. ( saç traşı, veya goyun yünü kesmek ) Gırklık. ( Koyunun yününü kesme makası ) Gidik. ( gitmiş ) Gayna. (şişe, kavanoz) Gonğursu. ( bez veya çabıt yanmış hali, küçük yaralanmalarda kanayan yaranın üzerine konulurdu ) Gop. (koşmak,çabuk hızlı gel anlamında) Goyak. ( Dağlarda derelerde oyuk olan yer ) Gada. (dert) Göo. (yeşil) Gög. (açık yeşil) Görek. ( görelim ) Gözer. ( iri gözlü kalbur ) Gumacık. ( bir cins sinek) Guşene. (tava) Gode.Gövde. (vücut) Gukkuğu. ( ibibik kuşu ) Güvarmek. (yeşermek) Güccük. (kısa ufak) Güman. ( kuşku, şüphe ) Güpürtü. ( yüksek kalın ses) Güvel ördek. ( yaban ördeği ) Gabıt. (pardüso, kaban) Gubur gusasıca. (kan kusmak) Gablık. (tencere tabak konulan dolap,terek) Ham. (yetmemiş olgunlaşmamış) Hambal. ( yük taşıyan insan) Horanta. (evdeki nüfus aile) Hotaz. ( bayanların saçlarının dağınık veya fes büyük gösteren ) Höbek. ( toprak, çakıl ve taş toplanmış toplu hali tümsek ) Helke. (su kovası,su taşımaya yarar) Hezen. (evlerde en büyük ağaç tomruk, evi taşıyıcı ağaç) Halaka. (cadde,sokak) Herif. (erkek,kadının kocası) Halik. (küçük taş) Hınzır. (domuz) Hızır. (tez,ileten, yetiştiren hızlı) Hulemek. ( yığmak, biriktirmek, çok, fazla gibi) Hüs. (konuşma veya sessiz ol) Hüngür hüngür. ( Çok ağlamak) Irbık. ( el yüz yıkama ve abdest almaya yarayan içine su doldurulan bakır gab) Icık. (az ,biraz,azcık) Ihıcık. ( burda veya burada aha gibi ) Islık.Işlık. ( Haberleşme amaçlı ağızla çıkarılan ses) Istar. ( Halı kilim dokuma tezgahı ) Işmar. ( işaretleşme) İdara. (ışıtmak aydınlatma lamba görevini gören honi biçiminde gazla yanan lamba) İlançe. (büyük leğen) İlahane. (lahana) İlenger. ( yastı kab) İlişkir. ( et sucuğu ) itaa. (ekmek yapılırken yere serilen bez) İşlik. (gömlek) Kayıl olmak. ( razı olmak ) Kör püsük. (nankör kedi) Kevgir. (yemek süzmede kullanılan delikli kap) Kevreme, kevretmek. ( yufka ekmegi sobanin üzerinde pisirme, kizarmis hale getirme durumu ) Kele. (bayanlara hitap şekli) Keleş. (güzel) Kelep. ( ip. İpin 30 cm uzununa sarılmış hali ) Kerpiç. Kerme.Tezek ( hayvanların dışkısından, kışın ısınmak yakmak amaçlı yazın kurutulur ) Könçek. (bezden dikilen elbise alti,bayan giyeceği) Köngele köş. ( kafa üzeri takla atmak ve kafayı yere koyup dönmek) Kirmen. ( döndürülerek yünü ip yapmak için ağaçtan yapılmış alet. Kirkit. (halı kilim dokumak için taraklı demirden yapılmış alet) Kimken. (bazen, bazan) Köküç. ( toprakdan bir şeyi çıkarmaya yarayan ucu sivri bir deynek ) Köynek. (fanile,fanila) Küllük, bokluk. ( Sobada yanan külü veya hayvanların dışkısını atılan yer) Lo. (toprak damlarda yağmur yağinca ev akmasın diye çekilen taştan silindir) Manadura. (domates) Manak. ( Yufka, yuka ekmekle küçük parçaya bölerek büküp üçgen şeklinde içine yoğurt veya pekmez vs alabilmek) Masasimek. (dikkate almak veya almamak) Makat. ( ağaçtan yapılan şark köşesi, somye, karyola, gibi) Malamat. (rezil,ve perişan bir vaziyyet) Mamir ( memur, yetkili) Metelik. ( Para ) Mezer. (mezar) Mefte. ( Ölü ) Merem. ( Dert, proplem) Meymenetsiz. (bakımsız saçı taranmamış çirkin bakımsız) Mineg dağıla. (evin barkın yuvan yıkıla) Manihulle. (boş hayal) Mıngır. ( para anlamında) Mık. (büyük çivi) Mıkıyet. ( Sahip ol, sahip çık, koru, dikkat, dikkat et, tembih sözü) Mariyese. (meğerse) Melefe. (yorgan yüzü) Miltan. (gömlek) Mertek. (evlerin iç tavanina döşenen kalın ağaç) Midit. (mesesin ucundaki iğne çivi) Meses. (uzun deynek) Muşamba. ( Naylon) Musul. ( büyük baş hayvanların içine saman ve benzeri yiyeceklerin konulduğu ağaçtan oyularak yapılmış kab ) Oba. (el, başkaları) Oğorlamak. (hırsızlamak, çalmak) Oluk. (çeşme) Okuntu. (davetiye) Ökelenme.Öfkelenme. (sinirlenme,söylenme,kızmak anlamında) Ökenmek. ( taklidini yapmak ) Örk. (kazık, hayvanı bağlamak) Ötaan. (dün,önceki gün) Öteberi. ( alışveriş, kumanya, erzak) Örtme. (evin giriş kısmı,antre) Pança. (avuç) Patırtı. (kesilen hayvanın can verme durumu, şiddetli çırpınan) Patavatsız ( zamansız, yersiz gereksiz, söz söyleyen) Paldır küldür. ( Aceleci, acele, perişan vaziyetde olmak) Puka. (atın ve tayın ayağına vurulan kelepçe,uzaklara kaçmasın diye) Püsük. (kedi) Portma. (evden ahıra merdivenle inmek için dört köşe delik) Pece. (baca) Pürçüklü. (havuç) Peşkir. (havlu) Patlak. (pilastik bidon) Pırttı,Pırtmak. ( Herhangi bir şeyin takılı olduğu yerden çıkması veya kayması. Örnek olarak elimden kaydı veya kanca takılı olduğu yerden çıktı düştü Gibi) Pırtı. (bez, kumaşla dikilmiş her türlü çamaşır) Pusmak. ( saklanmak, gizlenmek ) Sabi. ( çocuk, sübyan ) Savuşturmak. (uğurlamak göndermek ) Sepili. ( ? ? ? ) Sikke. (Yere çakılan demir,bu demirede at,tay,inek,buzağı,ip veya sicimle örk lemek) Savan. (yere serilen ince dokuma) Sayrı. ( Hasta yatalak ) Sağan tası. ( içine süt sağılan büyükce gab) Siyersiz. (Her seye burnunu sokan) Sıvışmak. ( arazi olmak, yapılacak işten kaçmak, gaytarmak ) Sıtkı.Sıtkiy.Sıtkımı ( gerçek, gerçemi, doğrumu, harbi gibi) Şaplak. ( tokat, avuç içiyle vurma şekli) Şelek. ( sırtında taşınan yük ) Şitil. (küçük kova) Şimşir. (parlak) Şimdik (Şimdi) Şo yan, şu yandan, şo yanda. ( Burda, burdan, bu taraf) Tavatır. (çok iyi, çok güzel) Tevir. (çeşit) Tasma. ( demirden halka ) Tekme.Tekmeleme ( ayakla vurma, durumu) Terşi. ( iki ipi birleştiren, kıvrılmasına yarayan alet ) Tırsma, tırsmak. ( korku, korkmak) Toot. ( it, köpek boynuna takılır ucu sivri demir tasma ) Topak. (yuvarlak) Tor. ( tor tosun, olgunlaşmamış, genç, taze, yeni, acemi, işin ehli olmayan ) Töremiyesice. (çocuğu olmayasıca, olmasın çoğalmasın anlamında) Tolu. (dolu) Tavsır. (resim,fotograf) Tahtalı. (tahdadan yapılmış oturak,somya) Tı, veya Tı dutmmak. ( koyun ve kuzuların sıcak havada bir birine sokularak gölgelenmesi ) Tınaz. ( kıskanma veya nazar etme ) Tuallanmak. ( yerde herhangi bir matarialı döndermek, veya yerde yatarak kişişinin dönmesi) Tummak. ( suya dalmak ) Uluk. (çürümeye az almış veya çürümüş) Ulu orta. ( alenen, açık, açıkca ) Urgan. (ip) Uğrun. (gizli saklı) Ufluk. (Büyük buçak, bıçak) Ufra. (ekmek yapılırken ekmek tahtasına atılan un) Üflük. ( Islık, ağızdan çıkarılan düdük sesi) Vala. ( ipekden dokumuş ince baş örtüsü ) Vakırdamak. ( kaynamak ) Vacibi. (kurnaz,yaramazlık yapan) Vızırdama. ( Ses çıkarmak, arı sesi, çok konuşmak) Vıdılı. ( El ile fırlatılıp hedefe atılan deynek) Yamac. (karşı, taraf) Yampırı. ( Yan, yamuk, eğri, eğik gitmek veya durmak gibi) Yalbırdak. Yalbır (tek başına üçtü açık, çıplak, çıplak ayak, gibi) Yal. ( un ve ılık su ile karıştırılmış köpek, it yiyeceğı ) Yunak. (çamaşır) Yavlan. ( yastı) Yayık. ( yoğurdun yağını çıkarmaya yarayan derince oyulmuş genelde çam ağacından yapılır) Yunak yumak. (çamaşır yıkamak) Yunak taşı. (çamaşır taşı) Yadırgı. (yabancı) Yaalık. (mendil eşrap) Yel. (rüzgar) Yeelmek. (şımarmak) Yellenmek. (osurmak gaz çıkarmak) Yekinmek. ( oturduğun yerden kalkmak, doğrulmak ) Yeyni. ( hafif, ağır olmayan ) Yum, yummak. ( ağzını kapamak veya göz kapamak örtmek anlamında ) Yumak. ( Yıkamak temizlemek veya ipin sarılmış hali ) Yumuş. (istek, işle ilgili istek genelde büyüklerin küçüklerden istekleri,bana su verirmisin gibi) Yülüme. (sac sakal kesmek veya traş etmek) Yüleme. (bıçak ve kesici aletleri keskin hale getirmek) Zırzavat. (kullanılmayan eski eşyalar, parçalar) Zıllımak. (Oyun bozanlık ) Zıvralama. ( Saçmalama, abuk subuk, gereksiz konuşma) Zibil. (tezek, kermenin parçalanmış hali,veya küllükde birikmiş kül e denir) Zangır zangır. ( aşırı titreme durumu) Zahar. (galiba ,sanırım anlamında) Zurba. (galabalık, kalabalık gelen veya giden kişiler) Zahmeri. (kara kış soğuk) Zevzek. (saf salak) Zoldurzop. ( Birden bire, aniden gelmek veya girmek) Zuk. (cesaret, gücünü kanıtlama, kola vurulan bir oyun davul zurna eşliğinde,genelde düğünlerde oynanır) Züğürt. ( fakir parası olmayan ) Fatih Mehmet Özkan. |
Kutluyorum kalemi........... Severek okudum
İlhamın bol olsun üstat
_____________________________________________________Selamlar saygılar