Yüz Bin Umut YağmuruBu kadar kısa bir cümle miydi her şeyi değiştirecek Sonra Ta dış kapılardan geri mi döndürecekti isteksiz isteksiz Ve kafaları karmakarışık şu insanların gelecek kaygısı mıydı kirlenen Düşüncelerin kiri pası içinde Umuda koşulmanın un ufağı olmak mı yoksa Yoksa yetişememek ve kaybolup gitmek miydi gölgesinde amaçların Nereden nasıl geleceği belirsizlerle koyun koyuna Yaşam bu kadarla da sınırlı olsa “iyi,tamam” diyebilmenin erişememek miydi rahatlığına Yok canım yok Felsefe melsefeyle olmuyor bu işler Şu çocuğun elinden bir tutan olmayacak galiba “Gözümüzün önünde eriyip giden yeteneğimize bir bak” bile diyememenin mahpusluğu tutuklamışsa sömürünün her türlüsüyle Biri çıkacak merdivenlerine okulun dayanamayıp seslenecek “Tamam tamam gelin” demesinin bütçelerine yansıması kadar gür bir sesle Kızarık gözleri gülümseyecek içten içe delikanlının mutluca geriye çark edişine Yorgun çizgileri düzleşecek babanın Yüz bin umut yağmuru gibi o kısacık üç kelimelik cümleye Ve annenin sararık kırık dişleri sarkacak diş etlerinden Hepsi hepsi bir viyola çalgısının alınamayacak parasına Hepsi hepsi yabancı dil kitaplarının bitmeyecekmiş gibi gelen taksitlerine Tam on yıl sonra uzak bir şehirden gelen telefonla irkileceksin Öğretmenim/ Benim/ Ben/ Filanca Diyen o kara bıyıkların altındaki heyecanlı öğretmen sesine Özlemişim sizi Öpmek istedim ellerinizden 9 şubat 2008 Denizli |