AĞLAMAAğlama! Sevdiceğim, Gamzesi çukurum, Kemanımın yanık sesi, Hareli gözlerin nemlenmesin, Üzülme! Dert değil mi? Bu da gelir bu da geçer Ağlama… Yokluğunun gurbetindeyim, Vuslatı meçhul bir ayrılığın öznesi olmuşum, Yüklemler bana acımakta. Gittiğim şehrin martıları hep çığlık çığlığa Sensizliği bağırmakta. Çivit mavisi çamaşırlar Çürük korkuluklarda korkuya tutunurken, Kar beyazı kireç duvara sıçramış çamur lekesi Bana gözlerini hatırlatmakta. Dar sokaklarda bir iyot kokusu, Resmini gömdüğüm sandık kadar keskin kokmakta. Bu gecesi karanlık şehirde, Her şey bana yalnızlığımı anımsatmakta. Gök yalnız, Yıldızlar yalnız, Bataklıkta ki tek çiçek yalnız, Dalgalar hep teki başına savrulmakta Altın rengi kumsalda kıyıya Sahilde tek başına avlanan karabatak kadar Batmış benim dünyamda, Yalnızlığa. Üzülme sevdiceğim, Dert değil mi? Bu da gelir bu da geçer, Ağlama… Notalar güçlendikçe yalnız anılmakta. İkilikler dörtlükler, Nihavent şarkılara usulca dağılmakta. Daldaki iki kiraz her zamankin den çok canımı yakmakta. Bak, her sol anahtarı nasılda, Kendi bacağından aşılmış portelerde sayfalara. Kader ağları ayrı tezgâhlarda dokunmakta, Anladım ki ayrılık hep bize değilmiş , Dinlediğim yanık türküde, Bestekâr hazin aşkını haykırmakta. Vakit dar, Kelime düğümlüyorum boğazıma bir bir, Harfler yokluğundan kalan boşluğa doluyorlar. Bir yalnızlık farikası asmışım, Yüzüme ifade diye. Suretlerden donuk bakışlar topladım Arnavut kaldırımlar da, Sensizliğin günlüğüne yapıştırdım, Baktıkça çaresizliğimi hatırlatmakta, Ayrılık elemimin süresi gün be gün artarken, Sana, üzülme dedikçe acım daha da artmakta Bak, yine söyledim,‘üzülme sevdiceğim’ Bakışı harelim, Yalnızlık değil mi? Bu da gelir buda geçer , Ağlama… Nutku tutulmuş bir tuti gibi mahzunum yine Sensiz şehirlerin gölgesinde. Güneş gölgeliyor efkârımı her öğlen dönüş saatinde, Yağmur ıssızlığıma yağıyor Bulutsuz gecelerde, Bir muamma yapışıyor düşlerimin kuyruğuna, Kubbesi mavi, çimeni yeşil bir dünyada, Yokluğuna süzülüyorum sessiz ve usulca. Sabahın en alaca vaktinde tan yeri ağarınca, Kan kızıl bir yalnızlık bürüyor bedenimi. Sus mu diyorum, Aşk mı diyorum, Bir hüzün sarıyor dört yanımı. Ayrılık değil mi? Sevdiceğim, Buda gelir buda geçer, Ağlama… Ah hicran yaşlarım, Kırık mızrağım, Tamburumun ince teli, Ayrılığın tek öznesi, Tekil şahıslar anıyordu hicabımı en fazla, Anıldıkça çoğaldı mahcupluğum sıkılganlığım. Senin gibi kuzgun siyahı bir karanlıktı matemimin rengi, Cemaline karalar yaslıyorum şimdi. Issız kalan şehirde, tüm saatleri topladım, Günleri sakladım, Haftalara kilit vurdum, Ayları prangaladım, Zamanı, sensizliği bol olan kentin en kuytusuna sakladım, Ama nafile! Kelimeler diyarının kapısı kapanmadıkça, Kavuşmaya çare yok dedi cümleler usulca kalbime. Yokluğun, ateşten bir gömlek bu şehirde, Dayan, dedi şarkılar kol kola, Yalnızlık değil mi kaderim? Buda gelir buda geçer, Ağlama, ağlama, ağlama… GÜLDEN KALEM |
Tebrikler ...
Saygıyla...