GELİNİMİ TOPRAK ÇEKTİ
Yanık bir havanın teneffüsündeyim...
Çalınan türküler yangınıma geliyor... Apansız oldu bu düğün; Bir masanın ayaklarından tırmanıverdi hüzün... Kalemin dahi iyisini seçemeyen ben; bu kabustan sonra ki hayatımı seçmiş oldum İmza ne taşır üstlendiği anlamında? Bilmem... Evet mi...?Kabul mü...? Öyleyse bu son olsun; bir şeylerin altına imza atmaya, Bu son olsun; avcumda yanan ömrümün kına kokusuna... Bembeyazım bugün; Her ölümün, Allahıma kavuşmak için olduğuna inanmanın berraklığı gibi... Yüzümde;duvağım, Kehanetim;çemberli parmağım, Bir kadının pulu gözyaşı kadar çabuk kuruyabilecek;alın yazım... Yüzümün perdesi,şu bir karış kumaş; Ne utançlar,ne yaşlar,ne haykıran diller gizler. Yüzümün acısı herkesin avcuna düşünceye kadar, Cinayetimin katilleriyle kol kola durduğumu , birtek o saklar... Gel gelelim; Bedeni büyük, Kalbime ağır gelen gelinliğimin; Arkaları yerlerde sürünmece, Üzerindeki allı pullu işlemeler, Pırıl pırıl taşlar; Kalbime kalbime inmece, İçindeki gelinciğim ise; Kalbinin ipini çekmesiyle, Tozlanıp,kanıyorum... Hayat bu gece benden iyice büyüdü, Halbuki kundak kokumdu; burun kıvırıyorum... Parmağım yerine,boynumun ölçüsü alınmış; Takıldı iplerim,tasmalarım, Takıldı paralarım,altınlarım...da... Her birinin uçları,başka ellerdeki salıncakta; Bir göğe,bir yere...Salınıyorum... Çekildi kanatlarım, Kıblemin doğusuna varamadan, başka batılara kaydım.. Yüreğim toprağa toprağa batmaca.... Bu ne çok şahit, Ne çok gürültü var burda,... Aka aka bitmeyen kanımı görüp; kına diye yakanlar; Bağıra bağıra kulakları çınlatamadığım; tınımı duyanlarım yok mu?... Sus gelinciğim,sus... Sen bir gecede çürüyen begonyanın kader ortaklığını kus... Körpecik dillerini kesen, Hiçliğe itilişini izleyenler, Ömürlerine çakılan çivilerle delinirler,ama; Allahları seninkiyle aynıysa... Ben ’’beni’’susturup durmaca... Haklıymışsın gelinciğim; Adi çıktı kalemin kırıverdiler... Ses buğuludur,boğulmuştur şimdi... Yeni bir hayat ekeceğim; Tohumlarını suya bırakıp,yeşillendireceğim bir hayat; yok yeryüzünde... Toprak tanrıçama gideceğim, Çiçekler yeni hayatlarını orda; onun yanında açabiliyorlarmış.... Yer altında,eşlerim beni beklerken; Toprak tanrıma gideceğim.... Bir masa; Ayaklarından hüzün hala tırmanmakta, Üzerinde yüzük,zincirlerim, Paralar,tasma... Bir defter;İçinde boynu bükük bir imza... İplerimse,daha boğazımda... Gel gelinim... Sen bir çiçeksin... Bir hançerin kan kokusunu tadıp, Toprağın tanrı kokusuna gel, Gek ki; Hayatın perdesinde,bu düğün bitsin... Tam bu kelamdan sonra; Hançer; Kalbi yavaş yavaş, toprağa, kavuşturmaca.... ((((gelinin düğün gecesi kendisi ve hayatıyla olan yazışması...bu geride kalanlara koca bir gece duyuramadığı son ağıtı...ne alın ve bu son yazısını kabullenip adını yazmaya ne de bu son şiirinin son sonuna atacağı imzaya gücü yetti...korkmuştu...çünkü adı faniye çıkmış,son imzasını da masanın üstünde,kaderinin gerisinde bırakmıştı...ve imzanın anlamının ’kabul’ olduğunu öğrenen gelinim,bu şiirindeki alın yazısını kabul etmiyormuşcasına,göğsünde hançeriyle uğurlandı son yolculuğuna....))))........ 17,07,2006 |