Eylül Zamanı
Eylül Zamanı
Öyle uzak duruyor ki yaşam bizden Geceler uyuyor acıların içinde Hayat ormanları kurşunlanıyor Yıkılmış korkunun kirli yanları Kalleş ölüme gönüllü koşuyor çocuklar kurşun eriterek körpe yüreklerinde. Yağmurdan yine eser yok Direncin çığlığı yağıyor çağımıza Sevdanın isyanın Boyun eğmek döneklikti zulme Eylülde kanatılmış dağların yüreği Eylül yürekliler Dökülüp gitmekte namluların içine Yılan hikayesi bütün düşler Tüketmeye çalışırken acıları Başlıyor kanamaya gözler Eylül geçiyor kapılardan Bakmayın martın baharı örgütlediğine Dolu vurmuş dallarına Göy ekin biçiliyor şimdi Paletler altında kalmış kardelen Unuttuk kiloları Bir işçi iki baş soğan eder Yada üç patates Duymak kolay olsa duyardı herkes Aç çocukların sesleri tırmalıyor kulağımı Şimdi eylül zamanı Okşayan ölüm yanakları Sen ey baldırı çıplak Yaşama duyarsız insan Sen kulak asma bunlara Sevda türkülerinin söylendiği bir gecede Bölünmemişse uykuların Yürümemişsen yalın ayak Üstüne üstüne korkuların Ürkütmemişse direncim Ürkütmemişse açlık seni Bilemezsin eylülün getirdiklerini Bizimkilerde Acının baharı yaşanıyor şimdi Geriye kalanlar bilir işkencelerden Dağları nasıl kuşatılır yalnızlığın. Yeniden doğurmaya Aht etmiş kadınların Şarapnel dökülmekte rahimlerinden Analar şallarını örtüyor Ölü çocukların üstüne Dudaklarında paramparça sevdanın çığlığı Çıplak namluya sürülmüş ekmek Dün gibi taze yarına yüklenmiş acılar Kim duyuyor kim görüyor Kapılardan eylül geçiyor. Eylül geçiyor Sarkık memelir annenin utancından Aç bebenin gözlerinden Eylül geçiyor Ekmeği çalınmış soframızdan İşçi yutan fabrikalardan Yorgun iş dönüşünden Eylül geçiyor Eylül geçiyor Sokaktan mahpustan hücreden Tüketildikçe yaşam Direniyor insan Şimdi eylül zamanı Eylül geçiyor kapılardan Aldanmayın sakın ha Takvimlerin gösterdiği tarihe Mayıs temmuz aralık yok. Şimdi eylül zamanı Yaşamın yüreği hançerlenen Gençliğin sevdası Gelinin tel duvağı İşçinin emeği Annenin özlemi. Varlık anlamını yitiriyor her şey Yaşayıp yazamadığım şeyler gibi Mutluluğun resmini çizmek ne kadar zorsa Mutsuzlukta aynı zorlukta Henüz yazılmamış türküler misali Söylenmemiş sözlerle, öpülmemiş yüzlere Otuz marta yazılmış ezgiler okunur şimdi. Gözlerimde yağmur başımda bulut Dağlar uzağında güneşin Ne zaman başımı kaldırsam Baksam gökyüzüne Gözlerime yıldızlar yağar O zaman anlarım Yıldızlaşmış umutlar Abdullah Oral |
Yaşayıp yazamadığım şeyler gibi
Mutluluğun resmini çizmek ne kadar zorsa
Mutsuzlukta aynı zorlukta
Henüz yazılmamış türküler misali
Söylenmemiş sözlerle, öpülmemiş yüzlere
Otuz marta yazılmış ezgiler okunur şimdi. Tarihin dopkularına anca bu kadar güzel parmak basılır saygılarımla..