CABBAR....
Henüz güneşi görmeden yosun gözlerim
On yedisinde bir lal hilale uyanırken Poyraz yaylasında tanıdım onu Deli rüzgâr eteğinde er küheylan Bin mah misali doğdu günüme Zemheri de coştu yiğitlik türküleri İda’nın eteğinde halaylar kuruldu namına Davullar başladı çalmağa sarı zeybek heyy.. İşte meydan Ne de Cabbar yaratmıştı onu Mevla’m Hangi anadan hangi babadan Varsın olsun başka din libasından Ne önemi var sevmiştim yiğidimi Aha şu candan… Tekledi tek sekti ve kurşun sus/tu Tam da o an da Bir ala beden bedenimden koptu Küller tozuttu Yasemin çiçeklerine Hani demem o ki ne vaktiydi ne saati Lakin dur diyemedik ölüm denen merete Sormam mı neden niçin sen bre Cabbar… Daha aşkımıza isim koyacak Bebeğimiz gibi besleyip büyütecektik Sonra sen ve ben Beyrut’a bir daha hiç dönmeyecektik Ne tez koptun sevgili koptun benden Koptun gün görmemiş mevsimlerimizden Nasıl da muhtaçtım şimdilerde sana Ama hiç kimselerin değil umurunda Tek kudretim olan ellerini ellerimden Acımasızca söküp aldılar Yüreğimin sevdan ile yanan mabedinden Alevler durmaksızın yol aldı Asuman’a Heybetini ağaç kökü gibi mezarına koydular Zalimdi o gece zalimdi olanlar/ an/lar… Türküsü hala kulağımda çığırır bre yarrr Ağla Yosunum... |