ACIMAK VE DUYGUSAL PARADOKS.
kadersizim;
erkenden yitirilmiş yaşamın. kıyısında kalakalmışsın, sınırsızlaşmışsın, ve bağsızlaşmış, yalnızlaşmışsın. yazgının kaçınılmaz esirisin. esaretin acımasız kodeslerde sanki, en "f" tipinden. umarsız bakışlı, yaşlı gözlerin ve busesi terk edilmiş dudakların, yaslı mırıltılar zerk olmuş dudaklarından, fevri beddualar süzülür, pompei’nin antik efsanesi volkan olur hiddetin kızıl alevler püskürtür. bu bir isyandır, bu isyanında, (bu şiire muhatap) kanımca; yerden göğe kadar haklıdır. çünkü: adeta ortasında bahar mevsiminin çırılçıplak, yalın ayak, kala kalmıştır. çaresizlikten, ani ivmelerden, sersemlemiş bünyenin isyanıdır. aylak aylak, baldırı çıplak, kalakalmıştır; atm’lerdeki tinerci çocuklar gibi, hem korkar hem acırsın hormonsal bir paradoks bu. kalakalmıştır; tıpkı plesantası üzerinde tökezleyen buzağı gibi, hem acırsın hem doğaya müdahale etmezsin, bilimsel bir paradoks bu. kalakalmıştır; yalakalığı pek meşhur hiyerarşik piramidin en altında hem acırsın hem terk edersin insani bir paradoks bu. nasıl bir duygulanımdır bu? aşk mıdır? sevgi mi? alışkanlık mıdır? vicdani bir görev mi? belki de en acısı: acımak mıdır? duygusal bir paradoks bu. 04.06.2014 |