geldi.kimdi? ağırdı ruhumun bileğindeki prangalar.
geldi.
kimdi? ağırdı, ruhumun bileğindeki prangalar... kırdı. içi boş tabutlarım vardı, kalıp kalıp... parçalayıp attı. kana, cana büründü; iyeliğimden bile haberdar olmadığım edimler. çıkıverdiler birer birer dışarıya, aklımın yeraltında eli bağlı esirler. elleri, saçlarımı ısıttı. kirpiği, gözlerime çarptı. şimdi, şu an var haliyle tutup çıkardı, içimin kuyusuna düşen beni. duydu, kafesi zorlayan kalp atışlarımı. o, öylesine yakındı. cebimde bir "seviyorum" olsaydı verebilirdim ona. ama demedim hiç, bunu da nerden çıkardıysa! yürüyebileceğim kadar yürüdüm onunla. değil pişmanlığım. kısaydı, aceleydi, belki sahteydi adımları... ama güzeldi. öyle kalmalıydı. kaldı, ondan geriye bir hikaye kaldı... milimetrik. ve yarım, ve... belki tamam. yazıyorum eksiltmeden, çoğaltmadan... yağ damlatmadan. kar amacı gütmeyen mısralar bunlar. muhasebesi yok. darp çarklarının esamesi bile yok. değişen bir halt da yok. yine içimin kuyusundayım. ve aklımın yeraltına tıktım birer birer, suç vasfı olmayan esirleri. tabutları onardım. ve hala ruhumun bileğinde ağır prangalar. bu bir değer sağlamasıdır; elde var kemirilmiş yalanlar, ve maskeli yanılgılar. ve bu kader olsa gerek... er ya da geç, "maskeler kırılırlar." her yerde parçalar... can yakıcı. bu, bir maskenin kırılışıdır. anladım, evet anladım... lakin geç. locadan görüyorum artık iş’in ardında olanı daha bir sığ geliyor her şey, daha bir bulanık, sahte ve sisli. daha kolay tanımlayabiliyorum artık sıcak kirpikli adamı. ana fikir çıkacak besbelli. o halde soruyu yinelemenin tam zamanı: "kimdi?" damdan düşme bir yanılgının deri giyinmiş haliydi. gitti. mart 2013 |