Ruhi bir aşinalık alıp ötelere doğru götürüyordu…Neyzen Neye üflerken Kendinden geçiyordu Anlattığı hikâye gönüllere aksediyordu Ruhi bir aşinalık alıp ötelere doğru götürüyordu Nefes her daim zikrediyor ve rikkat halinde meşke erişiyordu Neydi bu sihir İnsanın kalbine ve ruhuna hitap eden Ne muazzam ve evrensel bir dil, hakikate teşmil Dinlerken suskun çığlıklar dile geliyor, hali şehre diyordu İzahı mümkün olmayan bir tınısı, aşka davet farkı etkiliyordu Hicazkâr, segâh, saba, hüzzam hangisini üflese hissiyatı kabartıyordu Tuval, boya olsa ne olacak Ressamda ufuk olmazsa malzeme ağlayacak Farkındalık adına seçici olmayan nazar temaşa etse ne yazacak Gönüllere hitap etmeyen her yazılan roman raflarda bekçilik yapacak Şairim, yazarım, sanatkârım diye çığırtkanlık yapanlar, yalnız kalacak Heveslerine umut nazarıyla sarılanlar zemheriyi yüreklerinde yaşayacak Adam çok dalmıştı Klarnetçi hüzzam taksim yaparken Yaseri Asım Arsoyun “sen olmasaydın eğer Aşka inanmazdım” bestesine giriş yaparken hüzzam bir eserdi Bestekârın bir umre ziyaretinde hissettiği ne varsa aşk adına dile gelmişti Ruhun ve kalbin aşk nazarını, hakikat izahını, vuslat sevdasını ifade etmişti Bilmeyen canana Yar adına bir nisaya, ten insicamına derdi Oysa hissiyat yapılan ve yazılan onca şiir adına hicrandı Ne zaman hak ve hakikat vakti yürekte açtı, nasip o lahzada saklıydı Umut, hasret ve sevdanın şevkine muhtaç olan nüvedir, ihsanla yücelir, nazdı En yakına, kalp yakınlığı ne kadar yakınsa umut o nispette açacak olan vuslattı Mustafa CİLASUN |