Tarihçe-i Aşk
keşmekeş bir zaman
ve daha keşmekeş topraklar bir cehennemî rüya bu durun kirli postallarınızla ve alnınızdaki katil yazısıyla giremezsiniz buraya lügatlerde tabiri yok bu mevsimin bahar değil kış değil hazan değil bugün ve ismail bir hazin günce sabah yarım ekmek öğle yok akşam şekersiz üzüm hoşafı, ekmek yok göğüslerde imanla muhkem bir aşk telkini ve daha muhkem ilahi sığınak oysa hep aynı sloganla irkiliyor kalbimiz ’ekmeksiz yaşarız hürriyetsiz asla’ ya aşksız yaşayabilir mi bir insan yani vatansız yani nefessiz sonra cehennemin girdaplı duldalığı. sonunu düşünenler değil kendini düşünenler kahraman olamaz ismail kalbine mi battı yine sürgün yemiş güllerin son demi ve neyyir gülüşleriyle senin ardından el sallayan çocukların vebali bu destan senin bu ak yazgı bu kurşunlara yön veren dualar bu naz, bu yarım bozlak senin ruhumuz okusun ismail sustuysa dilimiz ’anam yakmış kınayı adak diye ben de vatan için kurban doğmuşum anamdan Allah’a son bir hediye kumandanım ben ismail doğmuşum’ yaralarına baldıran sürmeye gelirken haramiler nasıl da büyüdün birdenbire öyle taşı tutsan gülle olacak ve elinde mavzer bir annenin bebeğine sarılışı gibi masum namusu çiğnenmiş babalar gibi küheylan ve baldan ve sütten ve ab-ı kevserden geçip ab-ı dide iksirinden içerken iner son perde: - erzurumlu eyyüp oğlu mustafa - şehit - kayserili feyzullah oğlu hasan - şehit... ölmek için birbiriyle yarışanlar liva’ül hamdin himayesinde şimdi bir lahuti ictimadalar savaş merhamet bilmezdi fakat ismailler başka sahi insanlık nedir bilir miydi aç canavarlar anzılhadaki kutsal balıklar ve kernekteki serin sular değil belki kızıl sarıklı tepeler ve nusrat ve şehit ninnileri söyleyen sular şahit sana melekler şahit, bulutlar şahit üçler yediler kırklar ve erenler şahit sana ismail bu heyecan bu taç bu madalya senin hep gerdeğe değil hepsi ölüme geç kalmamak içindi nar ve nur a’rafında kan ve gül kokardı coğrafya ve arzdan arşa tekbir naralarıyla anneler evlatlarını dönsünler diye değil dönmesinler diye yollardı yollar ki sanki kerbela ve hâlâ hayası eğer varsa utansın avrupa ve uyansın garb sevdasıyla yatıp kalkanlar kundaktaki bebeğinin üzerinden örtüsünü alıp cephaneliği örten nene hatunlar vardı bir karış vatan toprağı candan da evlattan da kıymetliydi cennet nasıl da ayaklarınızın altına yakışırdı bu ’vatan’da ’Hû’larla ve on bir yıldızla secdeye durulurdu beş vakit vatan ki bir elif miktarı Allah’a ramak cifir ey vatan ey herşeyiyle yadigar her evladın sana ödeyecek borcu var mağribten maşrıktan sonra haritada izi kaybolmuş diyarlardan gelen bütün renkler güneşin çocuklarıydı unutmadık ismail can kardeşi olduğunu bütün renklerin bir kaç hasta ruh ve üç beş çapulcu grup vampirler istedi diye güneşler etmezdi gurûb asrın ebreheleri ellerinde demirden kargalar iki asır evvelinden kalan kirli plan oysa sarhoş dudaklarında kendi kaderleri ’hasta adam’ dediler ha öldü ha ölecek dediler ve şimdi 2014 bir Besmele sırrı uzaklıkta hasta adam kim ölen kim kalan kim söyleyin 99 esma ve dua gibi tesbih tesbih 99 yıl geçti üzerinden ah çanakkale ah cennete uğurlanan yolcuların terminali bu dualar senin dudaklarımızda ayet ayet büyüyen yaldızlı aminler senin dün incire zeytine ve O’nun üstüne bugün şekersiz üzüm hoşafına kuru ekmeğe ve yine O’na ve yine sana and olsun avcı hattında erkek kılığında kadın kahramanlar yediden yetmişe yek vücud olmuş ehl-i iman iman hem nur hem kuvvettir Seyyid Onbaşım biliyorum dağları bile kaldırırdın o sebatla herkesin bir hesabı var ismail denize gömülü şifreleri Ya Fettah demeden aç açabilirsen bilemezler O’nun da bir hesabı var ne korkulu bir atlastı öyle kan ter içinde tarih asrın akabe biatında uğruna ölmeye değer narin aşk dehlizlerinden mi geçtiniz ismail ve bir haçlı seferi daha en hazin yenilgi en ağır infilak ve helak şu cehennem mevsimi sizindir avrupa noel sizin nevruz bizimdir bahar bizim har sizindir zemzem mübarekliğinde bir damla su taşırken bir karınca bir kuşun gagasında küçücük bir çalı ibrahimî ateşlere düşmüşüz ne çıkar bu vatanda her evlad ya ismail olarak doğar ya fatıma diz büküp rahle-i aşkta tedris gören delikanlılar bir başka aşk mabedinde talime gittiler gittiler bir daha dönmediler sabah yok öğle yok akşam yok bu başka zamandır ismail başka bir sabahtır uyandığın gün ne göz görmüştü ne kulaklar işitmişti ismail Ümraniye Belediyesi 10. geleneksel "Çanakkale Destanı" konulu şiir yarışması 1.lik ödülü Zafer Şık @naatsairi 2014’e 19 kala |
Bu şiire geç kalmışlığımın affıyla...
Tebrik ederim.
Bugüne kadar okuduğum en güzel üç Çanakkale şiirinden biriydi.
Yüreğinize, kaleminize sağlık.
Selâm ve saygılarımla...