MEDVİNA
MEDVİNA
-I- ben, seni asırlarca beklemeye razı oldum Medvina. ama ömrün mühleti alacak elimden bu kefaretimi. bilirim, sensizliğin seliyle boğuşurken ben ağladığım için yağmıyordu yağmurlar; yağmur yağdığı için ben ağlıyordum. çünkü düşen her damlasında senin kokun vardı. ben her nefeste seni alırdım içime vermek istemezdim bir daha dışarı, kokun içimde kalacaktı! ah Medvina’m! yandıkça adını haykırdı sana muhtaçlığım. kader deyip geçiştirdiler, sana sarılma ihtimalimin bir cellat eliyle koparılmışlığını. razı geldim çaresiz. ve tüm çarelerimi sana yadigar bıraktım. sarsın diye ruhundaki yaralarını. yokluğunda Medvina, adına yazdığım hiçbir şiir teselli etmedi beni. çok sonra anladım dinlediğim tüm şarkılar bir tek sen söyleyince güzeldi. o sesin ki bir ninniydi ağlayan her bebeğe annesinin huzurunu verirdi. benimse yanan canımın tek tesellisiydi. insanlar ölümü bekler Medvina. ölüm de gizli köşelerde herkesi. ama ben bilemiyorum gönül sancım, sen misin yaşam, ben miyim ölüm; ya da yalnızca ölünce mi sarabileceğiz birbirimizi? bulamadım hiçbir kitapta yok cevabı seyrine doymazlığım. ancak böyle öğrendim ben, ketumluğun ve umarsızlığın yenilmişliğini. asırlık hasretim, bana gelemediğin için nasıl suçlayabilirim seni! zor da olsa anladım artık yokluğunda Medvina’m. her anlatılan güzellikten seni çıkarmak; ve sana bakınca tüm güzellikleri görebilmekmiş gerçek sevgi. -II- şehirler, şiirler ve sen Medvina, hep vardınız hayatımda. bir tek sen almıştın nasibini yılların insafsızlığından. eskitmiş yüzünü yıllar, eksiltmiş yüreğini, yorgunluklar ve her mevsim yüzüne bensizken düşen yağmurlar. yine bir tek gözlerin evvelki senden yadigâr; bir, gözlerinin alevi var geçmişe dair, mağrur, ateşli, sevdası aşikâr! oysa benim, senden başkasını görmeyen bu gözlerimde sendin, sonsuza dek gençliğin kamaştıran ışıltısı. sen, Medvina, sen, bir ömür yüreğimde genç kalandın; ve geç kalandın mutluluğumuza, bir gökyüzü gibi benim olamayandın! -III- uyandığımda yorgun uykulardan, hep hançer kesiğiydi içim Medvina’m. senin, bakışlarımı kovalayan müfreze gözlerin vardı; benim gözlerim, yaralı, tedirgin, çaresizdi gözlerine yakalanmaktan kaçan, kaçtıkça da çırpınan. ve elimde olmadan sesinin yankısına takılırdı dilimdeki tüm heceler. kurduğum her cümlemin sonu yalnızca senin adındı. sen,Medvina! sürgünde özlenen sıladaki duman kokusuydun. nehir kıyılarında ateşin etrafında söylenen en güzel türkü kadar sıcak. benimse kangrene dönmüş bekleyişlerim vardı; akan o nehirlere bakarken sıcaklığının hayaliyle avunup ısınacak. senin ey kadınım, gelişini müjdelesin baharlar yeter ki bir kere gel. o zaman bir eşsiz bayram telaşı olur içimdeki sensiz yorgunun. gülüşünde saklanayım elleri üşümüş öksüz bir çocuk gibi bir daha asla bulamasınlar izimi. senin yüreğinde bir atış da ben olayım belki o zaman bir soluk mühletince öperim nefesini! ama gel gör ki hayaller Medvina’m hayal kaldıkça kazırlar hayatın mezarını tırnaklarıyla; ve benim sensizlikten karalanmış bir satırlık hayatımın neresini anlatabilirim sana! |
Yüce duygularla Kutlarım…
……………………………………Saygı ve Selamlar..