Hasretim [Köyüme Destan] 1
Memleketim
Dağlarım Bağlarım Hani benim dem sürdüğüm çağlarım Günceleri sürüşle Yaslarım kendimi Çat’a da seyirle İçim senle kemal, şuhudla ağlarım. Hep ekmek verenim oldu Aşla, kaşla, taşla Doymaz yanım doydu da Aç yanım size sızlar... Bir türkümü Bir hasretliğim söylerim. Dört bir yanın dağ Yansa yıkılsa Irasa, yakınsasa da ferağ Kasvet bağlamaz Irganırken Gökbel’de havalar Harmanbel’de göğününken ekin Meryem Dere’si ıslıklarla çağ Dört bir yanın dağ Sivri’de geven yakımlarıyla Dumanın tüterken Çoban ateşleriyle Çatalbük Sualan, Pancar Tarla, Harım’ınla bağ Hey derken Dağ Tarla, Seyfe, Badılı, Horla Seni anarım da yanarım bir korla. Erik Kaya’da çıkınca Görünür Sabire Bacım Desem acım Bilmem sahi bilmem tevatür Cebinde yumurta gezer Kara gözüne kurbanım der Tek iltifattır bu, can sezer Beş ondan güdülen kuzuyla Mezarın Gediği’nde görünsem Halil Emmim bağırsa Hacı Halil Emmim duymakta ağırsa Rıza Emmim terlemişse katır başında Fadime Bacım testi elinde bayırda Ellerini beline abana abana çağırsa: Lan gâvurun dölü... Sığmadın mı yazıya yabana!; Şenlik tutar seyri âlem, kokmazdı tuzuyla Yine de öperdik eli Hiç olmazdık pek pek papaz, deli Yine göründü Miyase’nin keli Atı çatlatsa da seferdedir seviseli Çalışmanın erbabıydı Iskan Emmim Dokunaklı olurdu türküsü Söyleyişi olsa da çata pata Zor günler için yapardı asıvata Elinden dilinden gelmezle zarar Yaptığı adamlıklarla bir karar Büyükle büyük, küçükle küçüktü Nuru Emmim lakapçı denişle Ökkeş Aslan gibiydi, övüngen ve pek keş Seninle ağlar, kubarmasıyla dağlar Hasan Emmim Almanya’dan sonra çağlar Bir yol açar, bir sözün, bir de yolun bağlar Yine de çok hatırnaz, söze selamını bağlar Şaştı mı "Oğlum Allah, Allah" derdi Hacı İrbaam Emmim Murat tutar, Toprklığ’ın toprağı ile Nice umutlarını belerdi. Hızlı bir Millet Partili oy severdi Radyoyu dinler, anlamazda boy severdi Görünür her yoklarıyla yörem Yaşam dururum gibi siluet sanem Sevecen bir ılıklıktı anneannem Kendisi de yetim gün doldurmuştu Endamca Abışın Mehmet’ti dedem Harım’a bir iki tavuk atlasa Hasibe Dezemin gözü patlasa Mamık Dayım, beyaz yüzle kireç Öfkeden dili dolaşıp, kızgınlıktan olur kekeç Memmed Emmim bir güzel teklese Sinkafı dilinin ucuna eklese Esme Bacım, köyü dolaşacak ya Herif gidecek diye beklese xxx Getirirdi suyu suvatı Gittiği yerde unuturdu bile avradı Zarın zarındı; bir deri bir boyun Varlığı düğünde oyun, güdülenle on koyun Köyün kıtlığını yaşardı Şaşkınlığına "bereket yılı olacak" derle Öküze imbalı verip, tarlayı sürüp sürüp Yorgunluk çayı derdi içerken, hürrüp hürrüp Arkasını temizlerdi avrat, köşe bucağı süpürüp süpürüp Berbat ederle temizi, "kem talihim" deri, köpürüp köpürüp xxx Yol dolanır köy içine akar Safiye Bacım tatlı şehla bakar Gamzeleri yüze takar Hele İbraam Emmimin sessizliği Islığıyla âlemi yakar. Haneyi efrattan değilsem Çocukluk bu kazan dibinde artmış Gül cacığını çala kaşık yemeğe eğilsem Safiye Bacım tellal etmiş ben duymaz değilsem Nazik Bacım dertli yanık Konuşurken uğunur, saf kanık Mıstey Emmim görmez ama Nuh nebiden, en güncele tanık Abış Memmed Emmim yürüse Endamını haşmetle sürüse Haçça Bacım başını bürüse Köyden yana görse bir nobran Girer çıkar sokur sokurla sokran Nahırları kaparken, ekin firikse Göö gözleri, akılda dumanlanıp İncileri, zarafet görünür, sözüne birikse Şakacı İsmeyil Emmim tüccardan çerçi İrebiye Bacım çok zariftir gerçi Bazen hatırı yatar, satırı batar İrebiye Bacımlan, süt, yoğurt satar Badik Kız üzümü helkeyle alır eline Bağ çubuğundan şeleği sarmış beline Hacı Emmimle şaşkın geline Baka kalırlar eline, diline Hasar’ın Fadime kimi dem tatlı savak Hacı Ahmet Emmimle dikmişler kavak Bekleşirlerdi şehit olmasa Oğul büyüyecek, açacaklar duvak Dalaşmaz, yanaşmaz Şevket Emmim Perdane Bacımla, gülüşe sürse Kemal’e yumurtalı dürümü dürse Pek hazzetmez, görüşle bulanır Garip kalır yanındaki Başı eğik, göz hakkıyla ağzı sulanır Gözleri dolgunca Hacı Hüseyin Emmim Ne zaman görse yetimim der saç okşardı Daha demindi, buğulanmıştı göz zemin Birine kızdı mı sinkafını (küfürcünü) demez Sanki suçlu gibi, baş eğer giderdi yemin Bu hanı iştahayı süreri demin içinde Ne zaman büyüdük ki, el yazısına Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz Görünmezdi, görünür oldu Fatma seçinde Göğünük öz idi, sarı başak oldu geçimde Papatya gözler inci inci oldu mu? Muhtaçlıktır, bakışlarınızın anı olması içime doldu mu? Olukta testisini dolarken söyleyin faniye Bir gören olmasın diye şaşkındı, Saniye Çekinir gözle aranıp, ıslak elle saçını taranıp Şöyle bir beliğini omuz gerisine atışa mı ola? O şuh gülüşlüyü, Halil Emmime sorsa Hala Kara Halil Emmimin gönlünü yakar korsa Geçmişinin bir anı, bir ömre bedel Nuru Emmimle belliydi kaderi hasbel Gözleri sürme, eli boğum boğum kına dürme Yürüyüşü nazan nazan Bağlara gazeli döktürse de, hazan Yoktu böyle, dilberliği özen ile sürdürme Sesi ile neşe, gelişiyle belli ki Selimin Ayşe Ayrı düşer Ayrı kuşar Tabak tabak verirdi, pişirirken hedik Sık sık gelindi mi, derdi sanki ösedik Havayı koklardı gözünde tüttü mü Geycek Zalim olur da göstermezdi ki sılayı Gedik Daha pek çok vardı gözleriyle diyecek Bir yanı acı, bir yanı sızı; diz döverdi Heyvanın Kızı Ne hazandı, ne de yaşamı kazan Kahır oflayıp, derdini ketum yazan Sesi çıkmaz, gönülleri yıkmazıyla Ama üfelediğindendi, ama başka Hiç dinmezdi gözünde morluk ile yaşı Kıskanılır mı, ıskalanır mıydı bilmem! Bibisi Haçça’ya; "zehir" derdi içtiği aşı Kul, kurbandı; çocuklarıyla sevinç bulurdu genç yaşı Bakar iken hayali resme, Kömüşün Esme Tarihler çok yazmıştı böyle bir emsal Belki elindelikleydi bu, bir abideyi timsal Neyden bildi, neye amildi? Çanakkale de dönmeyen Kamil’di Selaları bile duyulmazından oluklar Köyünü de okutur sülbünden Neye rahmet, neye zahmet Yaşadı mı, öldü mü? Hiç bilinmez Anşalının Koca Mehmet Atarı olmadıkça, içinde gelmezdi herhalde Kaderi yapmıştı yazaar Ne taş idi, ne de taştan kesme Sevecendiğini bilmez olduğumdu, Abışın Esme On bir yılla çocuğum gelmiş, gidecek diye Bir kez olsun Hiç tatmadım karşılamaya, uğurlamaya gelme gitmesini Gördüğümdü hep; Köpekli kaderine olan bir restleşme Bahar hazan olsa, güz çiçek açtırmaz Ehliydi o, kavli karadan hiç kaçtırmaz Özü de bir, sözü de bir Derin düşünür gönlü ile gözü de bir Sözler şiirle anlam bulurdu Hocanın Aptulla da Küçüğe sığmaz, yeriyle kebir Bir silkinişle kalkış yaptırdı mı entariye Alimallah bastığı yeri titretirdi Fettah’ın Nariye Hissetmesen de bir menekşe, hoyrat kılınsa Var mı, yok mu? Esrarengizlikteki bir ses uf der Yine ikiden biridir Ne bildim bizim köylü Ne bildim bizim köyden değildi Bir karşılaşma yaptığında hep saygı ile eğildi Telaşıyla gözlerden ıramaya verirdi hızı Adı Ayşe ve lakin bilinişle; Kozurun Kızı ufak bir demi hayal Ne ki bulunmuşu İcal İçimle kalacaktı dışımla seza Bir ben ile bendi keza Bazen özel, bazen tüzel Bağırın dökmüşse... çağırın gazel Bir dev ile uyanırken Hazel Sesiz lige söylerim şarkı Anlarım, anlatırım ki Sessizliktir benim sesim Her kundak Bir hayal ile büyür yangın Yalandandı gezmelerim Essah değildi tozmalarım Bir sehere uyanmışım ki Boş vermiş dünyayı Arkadaş dediğini bile Bir anı hayal ile yozardım Çalık Tepeye kuzu toplarken Masum yüreğim ben gibi hoplarken Ne görülen ıssızlık ne söyleşim mamur Ve lakin o an çözülürdü kasavet Küçük bir gök gözdü içim, ılık mahmur Beklemez ki kopsun, kızılca kıyamet Bundandır ki; Ne ehlindendi ne de sahipliğindeydi zeamet Ol demi, ol dem üzerine sormazlarsa vahamet Söyleyemediklerim var daha Anı için çok çok mümbit bir saha Olurlar bir gamlanma uğrağım, Bir de sevince durağımdırlar; kâha İbiştendir, ibişlikten bilir Hoş tutarla, hoş tutukla safram Der bunları Koca Mehmedin Bayram Bir yanı düşünür hayran, bir yanı gülüşür bayram Sanmayın ki bunları bildi bilelidir Ne düzen tutmazla feraset ne düzenedir kayram Memleketim Dağlarım Bağlarım Soykadan mı kaldınız ne Hem söyler hem çağlarım Kör kütük koydunuz beni Hani nerde Sabire Bacım, Hacı Hüseyin Emmim, göğünür ağlarım? 15.10.2009 Ferağ: sahiplik hakkını başkasına devredip, tapu ilişkisini kesmek. Sanem: güzel kadın kılığına giren Şeytana verilen isim. Kasvet: Birden bire beliriveren iç çökkünlüğü. Şuhut: Zamana tanıklık, ... dan beri içinde olmakla tanıklık etmek, gözlemde bulunup şahidi olmak. Bulanır: Hoşlanmaz, razılık göstermez, hazzetmez Yazaar: Açık açık. Belli ki. Zahar/ zahir İrebiye bacım: Rabiya bacım Mıstey emmim: Mustafa emmim Memmed emmim: Mehmet emmim İbraam emmim: İbrahim emmim Haçça bacım: hatice Bacım Göö göz : gök gözlü Iskan Emmim: İhsan Emmim Nuru Emmim: Nuri Emmim Asıvata: Alıp satma, alış veriş Kubarmak: Fiyaka satma, şişinme, övünme davranışları, kibir, gurur yapmak Hedik: kaynatılmış buğday Ösemek: Özlem duymak, istek duymak Gedik: Köyümdeki bir yer adı. İki dağ arasında, bu iki dağa göre daha alçakta kalan yükseklikteki geçit olup, üzerinde aşılabilen yer. Alimallah (Âlim Allah): her şeyin doğrusunu bilen Allah anlamındaysa da, buradaki anlamı; inan ki doğru söylüyorum anlamınadır. Zeamet: Yıllık geliri yirmi binle yüz bin akçe olan işlenen toprak zeamet toprağıdır. Bu toprakta devletin aldığı vergiye de zeamet (vergisi) denir. İbiş: Orta oyunundaki uşak tipi. Aptal, şapşal. Hürrüplemek: Çok sıcak çayı höpürdete höpürdete sesli şekilde içe çekerek içmek Göğünmek: için için ağlamak, içten içe ağlamak, içten içe yanmak Elindelik: Kendi karalarını kendi verip akışı yönetme gücü. İstencini istendiği biçimde belirtebilme gücü, insanın dilediğini seçme erki, insanın seçme ve yapabilme gücü. Şair şiirin son bentlerine doğru zaman da eylemsellik yığılmasını önlemek için araya teneffüs düşünme olan bağlaç küme deyişlerini kaynaştırmıştır. Aslında Köyünün destanı olan seslenişle bu çalışma şimdi (2016) tüm haliyle yayınlanmıştır. |